Bizim mahalle ve genelde medya dünyası,
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Beyaz Saray
gezisini doğru okuyamıyor.
Sabahtan beri konuştuğum gazeteci dostlar,
Türkiye’nin “eli boş döndüğünü” Erdoğan’ın YPG konusunda
“istediğini alamadığını” söylüyor. ABD’nin Rakka
operasyonu için YPG’ye silah verecek oluşunu “Kürt devletinin
kurulması” olarak gören ya da geziyi “skandal” olarak
niteleyenler var.
Ben öyle düşünmüyorum. Bu gezi Tayyip Erdoğan
açısından başarılı. Trump’la istediği resmi verdi.
Bakın anlatayım...
Bir defa Batı dünyasında meşruiyeti sorgulanan
ve hayli tartışmalı bir lider konumundayken, bir anda Oval Ofis’te
ABD Başkanı’nın yanında son derece rahat bir karede gözüküverdi.
Angela Merkel’in elini bile sıkmaktan imtina eden Trump,
tüm dünyanın gözü önünde Erdoğan’ı övdü. Amerikanvari bir
tarzda elini koluna atarak “Ben bu adamı sevdim”
gibisinden bir mesaj verdi.
Bu görüntünün Batı ittifakı nezdinde
anlamı, Erdoğan’ın yeri ve konumunu yeniden meşrulaştırmak
olacaktır.
Trump ve Erdoğan, tarz ve felsefe olarak
birbirlerinden uzak değiller. Kurulan ilişki tam da
Cumhurbaşkanı’nın istediği gibi oldu. Erdoğan, Batı
değerler dünyasının bir parçası olmak istemiyor; Batı’yla bir
al-ver ilişkisi kurmak istiyor. AB süreci, Türkiye’nin
Batılı olma hamlesiydi. Çöktü. Ankara’nın Batı’dan istediği, insan
hakları ve demokrasi konusunda baskı görmeyeceği ve olduğu gibi
(otoriter ve tek adam iradesine dayalı devlet) kabul edildiği bir
al-ver ilişkisi.