Farkında mısınız, CHP uzun zamandır ilk kez iktidarın koyduğu gündemin peşinden giden değil, gündem yaratan bir parti konumunda. Ön seçim, emekliye ikramiye, seçim beyannamesi derken bir anda kendimizi CHP konuşurken bulduk. Sahi nasıl?
Sorunun cevabı, Maslak’taki havalı dev plazalardan birinin
9’uncu katında gizli. Geniş bir ofis burası. Duvarlarda çizilmiş
“Milletçe Alkışlıyoruz” logosu; farklı odalarda laptoplarında
çalışan insanlar var. Minimalist bir mekân; sanki o gün tutulmuş,
hemen yerleşilmiş ve birkaç saat içinde terk edilebilir bir hava
veriyor.
İşte burası CHP’nin reklam üssü...
CHP her seçimde iyi kötü bir reklam şirketiyle çalıştı. Ama bu
sefer ahbaplar, tanıdıklar, genel merkezdeki gönüllüler değil;
deneyimli reklamcılardan oluşan 35 kişilik profesyonel bir ekip
yaratmışlar. Medyada sadece Ali Taran ismi öne çıksa da Taran
dışında içerideki odalardan her biri birer ufak ajans gibi
çalışıyor: sosyal medya, strateji geliştirme, halkla ilişkiler,
tasarım-grafik.
Buradaki seçim koordinasyon ekibinin başında Mehmet Bekaroğlu var.
Medyada fazla öne çıkmasa da aslında Refah Partisi kökenli
siyasetçi, CHP’nin bu kampanyada sosyal demokrat köklerine dönmesi
ve ”sosyal yardımları” öne çıkarmasının arkasındaki beyinlerden.
Bekaroğlu’yla kampanyanın nasıl şekillendiğini konuşuyoruz. Hedef
kim? ”Türkiye’de 17 milyon yoksul insan var. 11 milyon emekli var.
Bunlardan 8 milyonu 1000 TL’nin altında kazanıyor. 6 milyon asgari
ücretli var...” diye söze başlıyor. Orman köylülerinden,
çiftçilerden söz ediyor. 30 saniye içinde verdiği rakamlar çarpıcı.
Alt alta koyduğunuzda Türkiye nüfusunun yarısına tekabül eden ve şu
zamana kadar CHP’nin ”kapsama alanı dışında kalan” kesimlerden söz
ediyoruz...
Bekaroğlu, CHP’nin ilk kez bu insanlara ”dokunmaya” başladığını
anlatıyor: ”CHP artık konuşuluyor. AKP tabanı bile ‘Kalkınma’ tamam
ama sosyal adalet yok’ diyor. Bu insanlar bu zamana kadar CHP’yi
dinlemiyorlardı. Şimdi dinliyorlar. CHP seçimi rakibiyle polemikler
üzerinden değil, hükümetin eksiği üzerinden götürecek. Ekonomi ve
ekonominin insanlara değen tarafı...”
Aklıma, Bill Clinton’a seçim kazandıran meşhur cümle geliyor.
Clinton, 1992’de baba Bush’a karşı adayken dış politika gibi
konularda hayli tecrübesizdi. Strateji ekibi, seçmenin neye göre oy
verdiğini tartışırken, kampanyanın başındaki ünlü reklamcı James
Carville masadakilere ”It’s the economy stupid!” diye bağırıyor.
Ekonomiden yürümek, tecrübesiz Clinton’a seçim kazandırıyor. O gün
bu gündür ”Aptal olma tabii ki ekonomi!” anlamına gelen bu söz, ABD
siyasi literatürüne giriyor.