CHP lideri Kemal
Kılıçdaroğlu’nun Adalet Yürüyüşü, yaz sıcağında iyice
uyuşan, karamsarlığa bürünen siyasette, tüm beklentilerin ötesinde
bir ivme yarattı.
Kemal Bey’in mülayim üslubu ve
hem adımlarını hem de kelimelerini dikkatle seçmesi, hayli acımasız
sayılabilecek mevcut ortamda çok hayatiydi. Bir tık daha sert, bir
tık daha isyankâr bir üslup, günümüz siyasi realitesinde duvara
toslardı. Hemen önlem alınır, “darbe teşebbüsü”
yaftası yer, bir şekilde engellenirdi.
Ancak Kemal Bey, içinde sadece
“adalet” geçen cümlelerle öyle dikkatli bir ara
formül buldu ki, her türlü protestonun yasak, açlık grevi dahil her
cins hak arayışının yasadışı sayıldığı mevcut ortamda, sesini
duyurmayı başardı. Kimse bunu küçümsememeli.
Peki, CHP’nin Adalet Yürüyüşü, memleketin makus
talihini değiştirir mi? Kısa vadede gerçekçi olmalıyız. Bu yürüyüş,
kendi içinde siyasette bir kırılma yaratmaz.
Bugünden yarına Türkiye’de büyük bir paradigma değişikliği
olmaz.
Ancak bana sorarsanız, Adalet Yürüyüşü’nün kısa
vadede iki mühim etkisi olur.
Birincisi, referandum sonrasında çok çalışıp
büyük bir hayal kırıklığı yaşayan CHP tabanının
yeniden ayağa kalkmasına, yeniden dinamizm
kazanmasına imkân verir. CHP, Türkiye’deki tek değil ancak en
önemli muhalif damarı temsil ediyor. Referandum sonuçları, CHP
tabanında derin bir yılgınlık yaratmıştı. Kemal
Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü, günbegün o tabanın silkelenmesine,
umutlanmasına, yeniden enerji kazanmasına neden oluyor.
Bu ortamda azımsanamayacak bir
sonuç.
Adalet Yürüyüşü’nün ikinci önemli etkisi,
iktidar bloku içinde gidişattan rahatsız olan “ılımlı
AKP’liler” üzerinde yarattığı sessiz utanma duygusu.
Birkaç hafta önce iktidar bloku içinde gidişattan memnun olmayan,
Türkiye’nin normalleşmesi, demokrasiye dönmesi gerektiğini düşünen
hatırı sayılır bir kitle olduğunu yazmıştım. Söz ettiğim, son
dönemde partinin dışında kalmış “muhalif” kimliğiyle öne
çıkan isimler değil; bizzat iktidar ya da parti yönetiminde yer
alan, parti aidiyetine sahip çıkan, Tayyip
Erdoğan’ın liderliğini kabul eden ancak sessiz sedasız
olan biteni içine sindiremeyenler. Gelin bu kitleye
“muhalif” değil de “mahcup” diyelim. Kamuoyunun
önünde konuşmuyorlar; ancak kendi aralarında mevcut düzenin aşırı
baskıcı unsurlarından rahatsız olduklarını, gidişatın yanlış
olduğunu fısıldıyorlar.
Ben bu kitledeki sessiz mutsuzluğun, orta
vadede Türkiye’deki siyasetin geleceği açısından önemli bir dinamik
olduğunu düşünüyorum. Kemal Bey’in yürüyüşünün de, sadece CHP
tabanına değil, bilerek ya da bilmeden, bu kesimde de bir hissiyatı
tetiklediğini düşünüyorum.