Türkiye, hem sistemsel hem de toplumsal anlamda derin bir
değişim yaşarken geleneksel ittifakları da çatırdıyor.
İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana NATO ekseninde kendini
konumlandıran Ankara, yavaş yavaş Batı’dan uzaklaşıyor. Türkiye’yi
yönetenler, uzunca bir süredir Türkiye’nin kendini Rusya, Çin ve
Batı’ya eşit mesafede, bağımsız ve
bağlantısız bir güç olarak konumlandırması
gerektiğini söylüyor.
Zaten doğal seyrinde de ilerleyen bu süreç, Suriye iç savaşı ve
ABD’nin Suriyeli Kürtlerle olan ittifakı nedeniyle hızlanmış
durumda. En son Afrin operasyonu ve Trump-Erdoğan’ın
telefon görüşmesi sonrasında, iki ülke arasındaki çatlak,
iyice belirginleşti. Görüşmeyle ilgili “O dedi, bu dedi” polemiğini
bir kenara bırakırsak şu net: Washington, Türkiye’nin Afrin
operasyonunu kısa tutmasını ve itidalli gitmesini, Ankara ise
YPG’ye olan yardımın kesilmesini istiyor...
Birkaç noktanın altını çizmekte yarar var.
Türkiye ve ABD arasındaki ittifak, tüm kızgınlıklara ve
kırgınlıklara rağmen iki ülke için de önemli. Bunu sadece ben
söylemiyorum. ABD’ye en fazla laf eden kişi olan Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan da son iki gündür her konuşmada
“Biz bu işleri Amerika ile yürütmek istiyoruz”
vurgusu yapıyor.
Ancak mevcut gidişat, yani Ankara’da yükselen Amerikan karşıtı
hissiyat ve ABD’de bürokrasi ve kamuoyunda yükselen Türkiye öfkesi,
bu dinamiği kontrolsüz bir yerlere sürükleyebilir.
Suriye bir mayın tarlası. Ben diğer yorumcular gibi Türk ve ABD
askerlerinin Münbiç’te karşı karşıya gelmesi veya çatışması
ihtimalini gerçekçi bulmasam da, iki ülke arasındaki kopuşun
günbegün ilerleyeceğini düşünüyorum.
Artık biliyoruz ki ABD, Suriye’de İran’ın gücünü ve...