2017’nin iyi bir yıl olacağını düşünenlerin sayısı, yok denecek
kadar az. Anaakım gazetelerin bonzai uçuşundaki ekonomi ve
gayrimenkul sayfalarını saymazsanız, kimse iyimser değil. Nedeni,
malum.
2016, Latincede “annus horribilis” yani “korkunç
yıl” denilen cinsten karanlık bir tüneldi.
Yılın son günlerinde,
Sevgili Ahmet Şık’ın da
tutuklanmasıyla, ölümler, isyanlar, bombalar, darbeler ve
baskılarla bezenen lanetli 2016, altın vuruşunu da yapmış
oldu.
Bu yılbaşı gecesi tek tesellimiz, bu korkunç yılın geride kalıyor
olması.
Aslına bakarsanız, 2016’nın berbat bir yıl olduğunu düşünenler
sadece bizler değiliz. Dünya medyasında herkes 2016 için “Bu
ne berbat bir yıldı!” yazıları yazıyor. Kimileri Brexit,
kimileri George Michael ya
da David Bowie’nin
ölümü, Trump’ın gelişi ya da Avrupa’daki IŞİD
saldırıları yüzünden 2016’yı lanetli yıl ilan etmiş durumda. Sosyal
medyada 2016 için “Defol git” anlamına gelen ve burada
yazamayacağım ifadeler içeren yüzlerce görüş var.
İyi de, 2016 sahiden insanlığın en kötü yıllarından biri
mi?
Homo sapien denilen insan cinsinin gezegendeki yüz binlerce yıllık
mevcudiyetini düşünürseniz, geçmişte en az 2016 kadar, hatta daha
da kötü yıllar olduğuna eminim.
Örneğin İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilerin Paris’i işgal edip
Avrupa’nın dört bir yerinden insanları toplama kamplarına
göndermeye başladığı 1940’tan daha mı kötüydü geçen yıl? Peki
1915’te Anadolu’nun dört bir köşesinden Ermenilerin, köy köy, ev ev
kayıt altına alınarak tehcire yollandığı ve bu sayede Anadolu
nüfusunun beşte birinin yok edildiği yılla kıyaslarsak?