CUMHURBAŞKANI Erdoğan, Rusya lideri Putin'e çiçek attı, milli günlerinde bir kutlama mektubu yolladı.
Putin de karşılık verecek bu yakınlaşmaya, belli. O da açılacak
ama ondan önce tam bir özür bekliyor.
Ortası bulunabilir, ‘yarım özür’ yerine geçecek bir üzüntü beyanı
için dilin imkânları zorlanabilir.
Diplomasi, biraz da kelime cambazlığı değil midir zaten.
***
Bazı şeyleri demeden demenin, özür dilemeden de özür dilemenin
vardır bir formülü.
Mavi Marmara katliamından sonra İsrail’e benzer bir şart koştuğu
için, Ankara bu konuda az deneyimli sayılmaz.
Şimdi o birikimden yararlanma zamanı.Hem İsrail’li diplomatların
tecrübeleri de boşa gitmemiş olur.
Onca özür egzersizi yaptılar.
Kendilerine bir faydası dokunmadı diye bize de mi dokunmasın?
Özür diplomasisinde onlardan öğrendiklerimizi en baştan başlayarak,
her bir buluşlarını sırayla deneyerek hayata geçirebiliriz.
Faydasını göreceğimize bahse bile girerim.Fakat bununla
bitmiyor.
Bir de yıllar içinde siyasetçilerimizin kuru bir hamasetle
doldurduğu, sloganik düşünen, ‘dik dur eğilme’ dilini savaş değil
de siyaset ve müzakere dili zanneden şahinler var.
‘Taviz’ diyecekler...
‘Dize getirecekken gene mi diz çöken biz olduk, gene mi iki büklüm
ezildik büzüldük’ cayırtısı koparacaklar...
‘Putin’e bak hem suçlu hem güçlü, haklıysak niye biz alttan
alıyoruz, ne diye Rusları şımartıp tepemize çıkarıyoruz’ diye
söylenecekler...
‘er meydanında kazandığımızı yine mi masada kaybettik’ bilincine
sarılacaklar...
Milli gururumuzun incitilmesinden dem vuracak, Baltacı Mehmet Paşa
ile Çariçe Katerina’nın kulaklarını çınlatacak, efsaneler otağı
muhteşem mazimizi rahmet ve özlemle anacak, ‘bu hallere düşecek
millet miydik biz’ diye hayıflanacaklar...
Putin’le el sıkışmaya işte bu şahin zihniyet nasıl ikna ve razı
edilecek?