BUGÜN yanından bile geçmek istemediğin o coşkulu günleri anıyor musun hiç?
Hani darbelerle yüzleşme, cuntacılarla hesaplaşma, askeri
vesayeti bitirme günleriydi.
Hani Taraf bir sabah zulayı patlatıyor, öbür sabah süper savcılar
devreye giriyor, sonraki sabah özel yetkili mahkemeler darbe
planlarının gizli günlüklerini açıyordu.
Hani siyasi irade, Silivri yargılamalarının arkasında kapı gibi
duruyordu.
‘Hani kurunun yanında yaşın da yandığı’ feryatlarına kulaklar
tıkanıyor, büyük darbe davalarında suçsuzların da yanması gibi
küçük hukuki hataların normal karşılanması gerektiği
söyleniyordu.
Şimdi uzak bir hatıra gibi sisler arkasında kaybolan o günleri
hayal meyal anımsadığın oluyor mu?
***
Hafızanı biraz yokla, hatırlamaya çalış, sadece 6 yıl önceydi,
unuttun mu o manşetleri atanları demokrasi kahramanı gibi nasıl da
el üstünde gezdirdiğini?
Galiba 2010 senesiydi, Balyoz Darbe Planı manşetiyle çalkalanmıştı
hani memleket.
1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan, 2003’te harp oyunu diye bir
iç tehdit senaryosunu oynatmakla suçlanmıştı. Bir irticai
kalkışmanın bastırılmasını prova ettirdiği ve bu kamuflaj altında
darbe hazırlığı yaptığı iddia edilmişti.
Cami bombalamalı korkunç bir askeri müdahale tatbikatı deniyordu
hani.
Sızdırılan plan semineri CD’lerine dayanıyordu Taraf.
O zaman aklına o kayıtların nasıl ele geçirildiğini, kim tarafından
servis edildiğini sormak gelmemişti.
Doğruluğunu tartışmamış, kaynağını sorgulamamıştın. Kayıtlardaki
çelişkiler, çürüklükler, gariplikler, tutarsızlıklar bile şüpheni
çekmemişti.
Mehmet Baransu, elinde bir bavulla poz verip savcılığa teslim
etmişti belgeleri.
Çetin Doğan, Balyoz davasının bir numaralı sanığı olmuştu.
Hilmi Özkök’le Aytaç Yalman gibi üstleri, 1. Ordu Komutanı’nın emre
karşı gelerek yanlış bir oyunu oynattığını açıklamışlardı.