Allah ile aldatma’nın kaçınılmaz neticesi
Önce, imam ve din dersi öğretmeni Veyis Ateş’in marifetlerini izlemiştik, şimdi, köktendinci ailede büyüyen ve diyanette bile çalışan Mehmet Akif Ersoy’un maceralarını izliyoruz.
“Dindar nesil” projesiyle topluma zorla dayatılan mütedeyyin yaşam biçimi, dindar nesil medyası’nın ekran yüzü haline getirilen tutucu gençler, nasıl oldu da, fuhuşla uyuşturucuyla kara parayla anılır hale geldi?
★
Çünkü...
★
3 Kasım 2002.
Ramazan ayıydı, genel seçim yapıldı, AKP tek başına iktidar oldu.
O gece, Ankara Hilton Oteli’nde iftar organize ettiler, ezan okundu, huşu içinde dinlediler, hurmayla oruç açtılar.
Sonra?
Sonrası, Cumhuriyet’in başkentinde milattı, iftara katılan AKP milletvekilleri düğmeye basılmış gibi hep birlikte ayağa kalktılar, korumaları koşturdu, makam otomobillerinin bagajlarına istiflenen seccadeler getirildi, otelde mescit olmasına rağmen, seccadeleri lobiye serdiler, Ferragamo/Prada marka ayakkabılar çıkarıldı, resepsiyonun önüne adeta cami avlusu gibi yığıldı, Hilton Oteli’nin lobisinde çoraplarıyla dolaşmaya başlayan takım elbiseli kravatlı milletvekilleri kameralara poz vere vere topluca namaz kıldı.
Şükür namazıydı.
Türkiye ilk kez böyle bir siyasi manzaraya tanık oluyordu.
Sanki AKP’den önce bu memleketi yönetenler budistmiş gibi, “alnı secdeye değenler iktidar oldu” dediler, “artık bu ülkede dindar bir iktidar var” dediler.
★
Aynı dakikalarda İstanbul’da, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde beş bin kişilik iftar vardı, yine AKP organize etmişti, güya iftardı ama, tıpkı Ankara’daki gibi tarihte ilkti, şarkılı türkülüydü, su böreği ve tas kebabı eşliğinde, Mevlevi semazenlerin sema gösterisi izleniyordu, bir yandan kongre merkezinin koridorlarında namaz kılınıyor, beri yandan sahneye çıkan müzik grupları alkışlanıyordu, hep bir ağızdan Beraber Yürüdük Biz Bu Yollarda söyleniyordu, cafcaf renkli parlak türbanlar, kadınların elini bile sıkmayan badem bıyıklılar, tavanda ışık oyunlarıyla ezan okunuyordu, hurma üstü tiramisu servis ediliyordu, tuvalette abdest kuyruğu, koridorda seccadeler, kapıda ultra lüks Mercedesler, adeta İslami bienal’di.