Geçmiş sicillerini gör, maskeleri düşür!

Bir meselenin özünü anlamaya çalıştığımda ya da bir tartışmaya denk geldiğimde aklıma hep Mevlana’nın şu sözü gelir: “Acı su da tatlı su da berraktır. Sakın görünüşe aldanma. Görünüşte herkes insandır ama gerçek insan hal ehli olandır.”

Acı suyu tatlı sudan ayıran, tatma duyusudur. Bunu anlama, bilme ve idrak olarak da tarif edebiliriz; yani özün farkına varma yetisidir.

“Terörsüz Türkiye” sürecinde yaşanan tartışmalara bakıyorum: acı suyu tatlı su diye pazarlayanlar var…
Bir tarafta, terörü bitirmek isteyen, bunun için her türlü mücadeleyi veren ve stratejiyi geliştiren Cumhur İttifakı; diğer tarafta ise terör devam ederken siyasi uzantılarla ittifak yapmış ve bugün de terörle mücadele stratejilerine karşı çıkan Müsavat Dervişoğlu, Ümit Özdağ ve Yavuz Ağıralioğlu gibi isimlerin siyasi cazgırlığı bulunuyor.

PKK’nın siyasi uzantısıyla 2019 yerel seçim ittifakı kurulduğunda, bu üç isim de İYİ Parti’nin yönetici kadrosundaydı. Peki, o günlerde Müsavat Dervişoğlu, Ümit Özdağ veya Yavuz Ağıralioğlu’nun bu HDP işbirliğine dair en ufak bir rahatsızlığı görüldü mü, duyuldu mu? Hayır. Tam tersine, o seçim döneminde öyle mutlu ve mesut açıklamalar yapıyorlardı ki; belediyelerde açılan rant kapıları adeta onları mest etmiş gibiydi.

Üstelik bütün bunlar olurken PKK terörü devam ediyor, Cumhur İttifakı ise ülkenin dört bir yanında terörle mücadelesini kararlılıkla sürdürüyor ve ülke şehitler veriyordu.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tablo değişmedi:

Müsavat Dervişoğlu İYİ Parti’de kalarak,
Ümit Özdağ Zafer Partisi’ni kurarak,
yine HDP ile kurulan ittifak düzeni içinde siyasi menfaat peşindeydi.
Yavuz Ağıralioğlu ise İYİ Parti’den ayrılıp yeni bir parti kurma hazırlıklarına girişti.
Bir dönem çıkıp bölücübaşı Öcalan üzerinden radikal ifadeler kullanan Ağıralioğlu’nun bugün estirdiği tantananın samimiyeti tartışmalıdır. 

Ne diyordu 15 yıl önce?:
“Abdullah Öcalan asılsın diye feveran etmeye gerek yok. Öcalan gibi bir cani bile olsa, Türk Devleti’nin adalet anlayışının zedelenmesine izin verilmemeli. Devlet isterse serbest bırakır. Ama bunu, hiçbir suistimali tolere etmeyecek bir devlet yapar. Der ki: ‘Özgürlük savaşı ya da demokrasi havariliği yapmana izin vermem. Defolup dağa gidersin; bulduğum yerde de gebertirim seni.’ Karakollarının krokilerini verir devlet. ‘Sizi serbest bırakıyorum, işte karakollarımın krokileri… Vurun da görelim,’ der. İşte bu devlettir; bu bölgenin, bu coğrafyanın sahibi olan devlettir.”

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Biz kavgadayız... 02 Aralık 2025 | 84 Okunma Siyasette bozulma, çürüme ve vefasızlık 01 Aralık 2025 | 186 Okunma “Terörsüz” Türkiye hedefini anlamak ve ikiyüzlüler 27 Kasım 2025 | 134 Okunma 'Bağırma Lan' 26 Kasım 2025 | 240 Okunma Bizim hafızamız yerinde ya sizin ki? 25 Kasım 2025 | 189 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar