Yeni Suriye’den yeni izlenimler-2

Büyük çoğunluğunu Sünni-Arapların oluşturduğu Suriye’de Nusayri, Kürt, Türkmen, Dürzi, İsmaili, Ermeni ve Hıristiyanlard an oluşan etnik ve dini unsurlardan oluşan bir demografik yapı var. Ama bu yapıların da ötesinde Suriye toplum olarak hâlâ aşiretlerin çok etkili olduğu bir sosyolojik yapıya sahip. Aşiretler bütün aşamalarda siyasi otoritenin her zaman dikkate almak durumunda kaldığı sosyolojik bir gerçeklik. Tabii farklı aşiretler arasında her rejim kendisine müttefikler oluşturmaya, onları

https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac

Büyük çoğunluğunu Sünni-Arapların oluşturduğu Suriye’de Nusayri, Kürt, Türkmen, Dürzi, İsmaili, Ermeni ve Hıristiyanlardan oluşan etnik ve dini unsurlardan oluşan bir demografik yapı var. Ama bu yapıların da ötesinde Suriye toplum olarak hâlâ aşiretlerin çok etkili olduğu bir sosyolojik yapıya sahip. Aşiretler bütün aşamalarda siyasi otoritenin her zaman dikkate almak durumunda kaldığı sosyolojik bir gerçeklik. Tabii farklı aşiretler arasında her rejim kendisine müttefikler oluşturmaya, onları bölerek bir araya gelmemelerini ve karşısında bir güç oluşturmamasını sağlamaya çalışmıştır. Tabii aşiret demek aynı zamanda devam eden örf, adet ve gelenekler, insanların birbirleriyle ilişkilerinin belli bir töreye sımsıkı bağlı olduğu bir sosyolojik doku anlamına da geliyor. Diyebiliriz ki bilhassa 54 yıllık Esed rejimi Suriye halkına karşı yürüttüğü bu savaşta ilk öncelik olarak aşiretlerden kendisine bir ittifak kampı oluşturmaya çalışmak olsa da buna tamamen nüfuz edememiştir. Belki bundan dolayı aşiretlerle de sürekli bir çatışma-gerilim içinde olmuştur. Aşiret reislerini kendi mensupları nezdinde aşağılayarak otoritesini sarsmaya çalışmış.

Şam’da Deyrzor, Hama ve Humus’tan Ukeyda, Şemmar, Nueyma, Advan, Ubaid ve birçok aşiretin temsilcilerinin bulunduğu bir toplantıya davetliydik. Aşiret temsilcilerinin hepsi devrime gönülden bağlı olduklarını ifade etmekle kalmadılar, bu sürecin aktif parçası olmayı arzuladıklarını ifade ettiler. Bu aşiret şeyhlerinin önemli bir kısmı Esed rejiminin devrilmesiyle birlikte kendilerini yeniden bulmuş, rahatlamış gibiler. Hepsi de Esed zamanında maruz kaldıkları aşağılanmaya dair bir söylediğinizde bin ah işiteceğiniz kadar dolular. Ahmet el-Şara’nın karşısında 54 yıllık despotik Esed rejiminin hızla çöküşünde bu aşiretlerin tavırlarını net bir biçimde devrimden yana koymuş olmalarının payının çok olduğunun altını özellikle çiziyorlar.

Bu arada aşiret şeyhliği (şeyhlik burada dini değil siyasi bir makam, riyaset) makamının referansının ne olduğu akla gelebilir. Bunun ne seçimle ne de bir tesadüfle olmadığını bu makamın referansının Osmanlı yönetiminin bir düzenlemesi ve tayini olduğunu, kökeninin de en az 500 yıla kadar gittiğini, I. Dünya Savaşı sonrası devletler ayrışsa da buradaki statülerin Osmanlı’daki kayıtlara göre fiilen devam ettiğini söyleyebiliriz. Yani Osmanlı bu toprakları 500 yıl yönetirken muhatap olarak buradan seçtiği temsilcileri şeyhlik sicillerine kaydetmiş.

Bazı aşiret temsilcileri bu süreç içinde Osmanlı arşivlerinin bu makamların sahihliğinin tespiti ve bu makamın suistimallere konu olmaması için açılması gerektiğini ifade ediyorlar. Burada özellikle dikkat çekici olan husus biz ne kadar 107 yıl önce aramıza giren sınırı hızla benimsemiş olsak bile bu aşiret kültürünün hafızasında ve kimliğinde Osmanlılığın hâlâ kurucu bir esas oluşturmaya devam ediyor olduğudur. Öyle görünüyor ki onların bu süre içinde yaşadığı aşırı baskıcı-despotik yönetimler kim olduklarını, Türkiye ile olan bağlarını, bizim üzerimizde uygulanan hafıza oyunlarından daha fazla unutturmamış. Kendilerini Türkiye’den ayrı görmeyen bu toplum yapısını nasıl olmuşsa bizler aramıza Syces-Picot süreciyle konulan sınırlarla kendimize yabancı görmeye başlamışız. Bu süreçte kim daha fazla yabancılaşmış kim daha fazla sömürgeciliğe maruz kalmış acaba?

Şeyhler Türkiye’nin Suriye’ye devrim sürecindeki desteğini büyük bir şükranla anıyorlar ama devrim sonrası da bu desteğin daha yoğun bir biçimde devam etmesi gerektiğini ifade ediyorlar. Toplantı aşiretlere özgü bir ziyafetle ve yanı başınızdaki bir reisin eliyle kopardığı etleri yanındakilere uzatarak ikram ettiği vazgeçilmez ritüellerle ve ikramlarla tamamlanıyor.

Suriye’deyken SDG liderliği arasında yapılan toplantıda ifade edilen ve bölgesel özerklik veya federasyon anlamına gelecek yeniden yapılanma talebine karşılık Suriye yönetimi bunu reddeden bir açıklama yaptı. Açıklamada Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara ile "SDG liderliği arasında gerçekleşmiş ve kapsamlı bir ulusal çözüm yolunda olumlu bir adım olarak şekillenmiş” olan anlaşmaya atıf yapılarak "SDG" liderliğinin son dönemdeki tutum ve açıklamalarının, federalizmi dayatma ve fiili bir bölünmüşlük oluşturma girişimlerini yansıtarak, anlaşmanın ruhuna ve ülkenin birliğine ciddi bir tehdit oluşturmakta olduğu ifade edildi.

Suriye Devrimi, üzerinden geçen 4 buçuk ayın ardından belli bir rahatlamaya gitmiş ama yeniden inşanın bütün yükleri ağırlıklarıyla kendilerini hissettirmeye başlamış.

ABD’nin askerlerini çekmesi İsrail’de büyük bir hayal kırıklığı yaratırken İsrail-ABD siyasetlerinin yol ayırımını da işaret etmesi açısından enteresan bir durum oluşturuyor. İsrail bunu telafi için Dürziler ve Kürtler üzerinden türlü oyunlar oynamaya çalışıyor. Bu konuda sahayı tamamen boş bırakacağa benzemiyor. ABD, yaptırımları kaldırmak ve Suriye ile ilişkiler kurmak için bir dizi öneri paketi sunmuş. Bu önerilerden birisi İsrail’le ilişkileri normalleştirmek. Bunu Ahmet el-Şara kesin bir dille reddetti. Kendi toprakları İsrail işgali altındayken bir normalleşme adımının zaten işin tabiatına aykırı olduğunu ifade etmiş ama siyaset olarak Suriye’nin ABD veya herhangi bir ülkeye düşmanlık için kullanılması gibi bir gündemlerinin olmadığı yönünde diplomatik bir dil kullanmış.

Şara yönetimindeki Suriye Siyonist rejimin Golan’daki işgalinin oldubittiye getirilmesini kabullenmeyeceğini çok net ifade ediyor. Hatta Esed rejiminin bu konudaki pasifliğinin veya kanıksanmışlığının aksine bu konuyu dava edineceğini de ihsas ediyor.

Önemli bir askeri yetkiliyle yaptığım görüşmede bu konuda ortalıkta dolaşan bir söylentiyi tekrar soruyorum: İsrail, Esed’in devrilmesinden sonra Suriye içindeki işgal bölgelerini arttırdı, bu yeni rejimin İsrail’e daha uyum içinde olduğunu mu gösteriyor? İçinde büyük bir sitem ve küçümseme yüklü bir gülümsemeyle cevap verdi: İsrail bugün fazladan işgal ettiği Suriye topraklarını yeni rejimden almadı. Esed rejimi devrildiği esnada buraları tutan rejim güçleri Siyonist rejim güçlerini davet edip bizzat bunları onlara devretti. Yeni rejim kurulduktan sonra İsrail’in aldığı bir karış yer yok. Bu tür söylentileri yayanların maksatlarını da ruhlarını da biliyoruz. 1967 yılından beri aslında yine kendi elleriyle vermiş oldukları Golan’ı geri almak için doğru dürüst diplomatik girişimde bile bulunmadılar.

Suriye’de Nurettin Zengi, Selahaddin Eyyübi kabirleri ve Emevi Camii hem Şam halkının hem de dışarıdan bütün ziyaretçilerin vazgeçilmez uğrak yeri. Caminin içinde bizdeki camilerde alışık olduğumuz, kadınları aşırı izole eden sınırlar veya perdeler yok. Hz. Yahya’nın makamının hemen arkasındaki büyük bir bölge kadınlara ve çocuklara ayrılmış durumda. Cami olmanın ötesinde mekân tam tarihi rolüne uygun olarak ferah bir kamusal sohbet, toplanma, eğitim ve kafayı dinleme alanı. Muhteşem avlusu yıllarca Sünni halkın serbestçe kullanımına kapalı, Şii gösterilerinse çok rahatlıkla yapılabildiği bir alandı. Bu başlı başına Suriye halkı için özgürlüğün havasının teneffüs edildiği, buradan tarihe ve coğrafyaya uzanılabildiği bir açılım alanı gibi. 60-100 yıl boyunca şu veya bu şekilde kapalı tutulmuş bir açılım alanı.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Gazzeli öldükçe diriliyor diğerleri yaşadıkça ölüyor 17 Mayıs 2025 | 77 Okunma PKK hangi zeminden çıktı hangi zemine döndü? 14 Mayıs 2025 | 228 Okunma Asırlık sorunun çözümüne bu kadar yaklaşmışken… 12 Mayıs 2025 | 144 Okunma Hindistan’ın Nazileşmesinin yeni aşaması: Sınırötesi saldırganlık 10 Mayıs 2025 | 119 Okunma Son sağlık siyasetinin komplikasyonu: Tıp eğitiminin yaşadığı kriz 07 Mayıs 2025 | 503 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar