Suriye’de tam kara bulutlar dağılırken

Suriye'de barış ve çözüm için hava hızlı bir biçimde bir açık bir kapalıya dönüyor. Tam her şeyin en kötü noktaya gittiği düşünülürken, kapkara bulutlar göğü...

Suriye'de barış ve çözüm için hava hızlı bir biçimde bir açık bir kapalıya dönüyor. Tam her şeyin en kötü noktaya gittiği düşünülürken, kapkara bulutlar göğü kaplamışken yeni bir gelişme çözüm için bulutları dağıtıyor ve açılan yeni bir ufuk umutları tazeliyor. Arkasından tam bu ufuktan ilerlerken yeni bir gelişme, kara bir bulut gibi tekrar duruma çöküyor.
ABD'nin olaya müdahil olmasının her şeyi olumlu yönde değiştirebileceği düşünülüyordu başlarda. Esad'ın bizzat katliamların baş sorumlusu ve terör örgütleriyle iç içe olduğuna dünyayı ikna etmekte başı çeken ABD'nin Suriye'ye dair ilk ilgisi Esad'ı halletmekti. Ama Suriye'ye doğrudan müdahalesi Esad'ı bir kenara koyup Esad'ın önüne koyduğu DEAŞ'la mücadeleye döndü.
Bu, baştan itibaren aslında ya ABD'nin Suriye'de çözümü değil, bilakis çözümsüzlüğün sürekli hale gelmesini aradığını gösteriyordu veya, inanacaksak, Esad'ın ortaya attığı DEAŞ yemine ABD'nin sazan gibi atlamış olduğunu. Tabi daha kötüsü ABD'nin herkesten sakladığı gündemini uygulayabilmek için DEAŞ'ı bir bahane olarak kullandığıydı. Zamanla asıl ihtimalin bu sonuncusu olduğu anlaşıldı.
ABD bilhassa müttefikleriyle de hiç paylaşmadığı bir plana sahip ve bu planı adım adım uygulamaya çalışıyor. Bu esnada dışarıdan kaybediyor gibi göründüğü şeyler bu planın bir parçası mıdır yoksa gerçek kayıplar mıdır kimsenin bilme şansı yok, çünkü planı ABD'den başka kimse bilmiyor.
Bu esnada herkesin güvenini ve dostluğunu kaybetmiş bir ABD'nin bunun karşılığında ne kazanıyor olabileceğini sürekli sormak durumunda kalacağız tabi. Belki de gerçekten olduğu gibi koskoca CIA'sıyla, State Departmant'ıyla ABD nereden düştüğünü bilemediği bir cenderenin içinde bocalayıp duruyordur. Bu aralar ABD, siyasetine büyük rasyonaliteler atfedenleri yanıltan sürpriz gelişmelere şahit oluyoruz ve daha da olacağa benziyoruz.
Suriye'de büyük güven ve itibar kaybına uğramış olan ABD, giderek çözüm için bir umut olma vasfını yitirmişken Trump'ın seçilmesiyle bir değişim ihtimali “belki bir umut” oluşturabilirdi. Seçim kampanyasında ve sonrasında sarf ettiği sözler bu umut için ciddi gerekçeler oluşturuyordu.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından 20 Nisan 2024 | 265 Okunma CHP’nin üniversite ufku Tanju Özcan’ınki kadar mıdır? 17 Nisan 2024 | 356 Okunma İslâmcılara azıcık hikmet penceresinden baksak? 15 Nisan 2024 | 400 Okunma Bayramınız cennette olsun! 13 Nisan 2024 | 63 Okunma Bayram, Gazze, Doğu Türkistan, Sudan ve Gannuşi 10 Nisan 2024 | 106 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar