Akıl ve strateji, ABD politikasının neresinde?

ABD’nin dünyanın süper gücü olması elbette  bir tesadüften ibaret değildir. Bu güce erişmesinde sadece topraklarının devasa büyüklüğü veya maddi kaynakları belirleyici olmamıştır....

ABD’nin dünyanın süper gücü olması elbette  bir tesadüften ibaret değildir. Bu güce erişmesinde sadece topraklarının devasa büyüklüğü veya maddi kaynakları belirleyici olmamıştır. Toprakları daha geniş, hatta doğal maddi zenginlikleri daha fazla olduğu halde Rusya, Çin ve Hindistan aynı güce sahip değil. Buna mukabil toprakları ve maddi kaynakları daha az olduğu halde kalkınmada mucizeler ortaya koyan devletler de olmuştur.

Bugün Avrupa’nın bir çok ülkesi toprak ve nüfus küçüklüğüyle hiç mütenasip olmayan bir ekonomik büyüklüğe ve zenginliğe sahip. Bunu başarabilmelerinin altında stratejik akıl ve mevcut kaynakların en iyi idaresinin çok büyük bir rolü var.

Doğal kaynaklarımız ne kadar fazla ve zengin olursa olsun bu kaynakların kötü idaresine dayanamaz. Hatta var olan kaynaklar o ülkenin başına bela da olur. Bu karşılaştırmayla bugün Türkiye’nin petrolünün olmayışını bir avantaj olarak bile düşünebiliriz. Zira doğal kaynakları olmadığı için çok daha fazla çalışmak, insan kaynağına daha fazla güvenmek ve açığını daha yaratıcı yollar bularak kapatmaya yönelmiştir.

Halbuki petrolü olan Ortadoğu’daki ülkelerin büyük çoğunluğunun başka hiçbir kaynak geliştirmeye ihtiyaç duymaksızın bu kesintisiz gibi görünen kaynağa güven sarhoşluğuna kapıldıklarını görüyoruz. Bu sarhoşluk kaynaklarını çarçur etmeye sevk etmiş, giderek onları varlık içinde yokluğa mahkum oldukları tuhaf bir cendereye sürüklemiştir.

Gerek insan kaynağı gerek diğer varlıkların idaresi konusunda ABD’nin başka ülkelere fark atarak bu güce erişmiş olduğu tartışmasız kabul edilebilir. ABD’nin insan varlığını son derece başarılı bir vatandaşlık ve göçmen politikasıyla bugüne kadar getirdiğini söyleyebiliriz. Gerçi Amerikan yerlilerine ve Afrikalılara karşı zamanında uygulamış olduğu insanlık dışı ırkçı politikalar göz ardı edilemez. Ancak bu sürecin yönetimini de güç mantığının kurallarıyla ortaya koyduğu söylenebilir. Bu sürecin sonunda ulaştığı demokrasi, özgürlükler ve insan hakları seviyesine sanki çok demokratik yollarla ulaşmış olduğuna dair bir izlenimi başarıyla da yaratmıştır. Oysa o yollara çok kan, çok zulüm çok katliam döşeyerek bugüne varmıştır.

ABD’nin ürettiği başka bir izlenim de her zaman özellikle uluslararası ilişkilerinde çok stratejik davrandığı ve duygulara, ideolojilere, dine fazla bir yer vermediğidir. Stratejik planlarını yüz yıl sonrasını görerek ve buna göre hesap yapan ve günübirlik gelişmelerden hiç etkilenmeyen bir “ABD stratejisi” tam bir Amerikan efsanesi olarak revaçtadır. Bunun sadece bir efsane olduğu ama gücünüz varsa efsanelerin de algıları üretmeye kadir olduğunu ekleyerek ifade etmekte fayda var.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
CHP’nin üniversite ufku Tanju Özcan’ınki kadar mıdır? 17 Nisan 2024 | 354 Okunma İslâmcılara azıcık hikmet penceresinden baksak? 15 Nisan 2024 | 397 Okunma Bayramınız cennette olsun! 13 Nisan 2024 | 63 Okunma Bayram, Gazze, Doğu Türkistan, Sudan ve Gannuşi 10 Nisan 2024 | 104 Okunma Gazze’ye yardıma layık olmak 08 Nisan 2024 | 75 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar