Bir ‘Efsane’dir Muhammed!

(Uyarı: Spoiler!) İranlı yönetmen Mecid Mecidi’nin “Muhammed: Allah’ın Elçisi” (“Muhammed: The Messenger of God”) filmi en genel çerçevede İslâm Peygamberi’nin hayatının...

(Uyarı: Spoiler!)

İranlı yönetmen Mecid Mecidi’nin “Muhammed: Allah’ın Elçisi” (“Muhammed: The Messenger of God”) filmi en genel çerçevede İslâm Peygamberi’nin hayatının masalsı-mitolojik bir anlatımı olarak tarif edilebilir.

Ne demek istediğimizi netleştirme yolunda İslâm üzerine uluslararası düzlemde “akredite” tek yapım denilebilecek “Çağrı”ya (“The Message”) karşılaştırma amacıyla “çağrı yapmak” uygun olur.

“Çağrı”, Peygamber’in öğretisi ve İslâm’ın doğuşuna dair tarihsel ve (mitolojik değil) teolojik dikkat ve titizlikle kotarılmış “düz” bir filmdir. Bu da onu aslında sinematografik açıdan sıradan bir yapım kılar. Sürprizlerden, heyecandan, atraksiyondan uzak, adeta belgesel-drama tarzında bir filmdir o…

Ayrıcalığı, evrensel ölçekte ilk, tek ve rakipsiz olmasıdır. O yüzden alıcısı çoktur. Gayrı-Müslim dünya, gayet bilgisiz olduğu İslâm ve Peygamber’i hakkında bu açığını kapamak için, Müslüman dünya da aynı standartta bir başka kurgu kendi bünyesinden çıkmadığı için tekrar tekrar ve hûşû içinde izleyip durmuştur “Çağrı”yı…

Mecidi’nin filminin bu çerçevede bir yeni seçenek ürettiği düşünülebilir. 

Peygamber’in mesajından çok mucizelerini, İslâm’ın da teolojisinden çok mitolojisini öne çıkaran, dolayısıyla belgesel-drama tadında olmak yerine “epik-fantastik” tatta, bu haliyle de “zamanın ruhu”na uygun bir yapıtla karşı karşıyayız. Ve dev bir bütçe, bu yapıtın küresel sinema endüstrisinde pazar şansını artırmak için seferber edilmiş.

Tabii buna benzer örnekleri Yahudi-Hristiyan dinsel geleneğine referansla şekillenmiş olarak Batı’da bol bol bulmak mümkün. En yakınlardan işaret edilebilecek örnek, 2014’te gösterime girmiş “Nuh-Büyük Tufan” (“Noah”) olabilir.

“Şeamet tellallığı” yapmak istemem. Ama bu haliyle, yani Peygamber’i alabildiğine parlatıp, yıldızlaştırıp, yüceltmesiyle Mecidi’nin filmi, karşısında “Şirk bu şirk” diye kaş çatıp yumruk sıkacak (umarım daha öteye gitmezler!) Selefi-meşrep Müslümanlar da bulacaktır diye tahmin ediyorum.

Tekrar “Çağrı” ile kıyasa dönersek, karşımızda doğrusal-kronolojik anlatımla ilerleyen bir film olmadığını da kaydetmek gerekir. Hz. Muhammed’in müşrik (çoktanrıcı) Mekke egemenleriyle mücadele döneminden bir anda bebekliğine doğru geriye sıçrayan, oradan çocukluğuna, ilk gençliğine, delikanlılığına kadar açılan yelpazede zamansal gelgitlerle şekillenen film, denilebilir ki Mecidi’nin gördüğü bir rüya gibi akıp gitmekte… Bunu, olumsuzlama anlamında söylemiyorum. Ancak düşlerde olabilecek ileri-geri ya da paralel şekilde çok yönlü, çok eksenli zaman akışıyla masalsı bir anlatım söz konusu demek istiyorum.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Kalacak bir türkü söyler gideriz 10 Eylül 2018 | 3.891 Okunma Kovboylar yetmez, kotu da yasaklayın! 05 Eylül 2018 | 3.534 Okunma Betona tapanların mabedi yapıldı 03 Eylül 2018 | 3.672 Okunma Bir insanlık ibadeti: Cumartesi Anneleri 20 Ağustos 2018 | 154 Okunma ‘Eşkıya’nın namusu Deniz’den soruldu! 15 Ağustos 2018 | 2.555 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar