Sevemez kimse seni, benim sevdiğim kadar

Geçen hafta Ankara’da düzenlenen Fatih Eğitim Teknolojileri Zirvesine katıldım. Zirvede birçok farklı şey konuşuldu. Ama robotların ileride öğretmenlerin yerini alıp alamayacağı sorusu neredeyse her oturumun...

Geçen hafta Ankara’da düzenlenen Fatih Eğitim Teknolojileri Zirvesine katıldım.
Zirvede birçok farklı şey konuşuldu. Ama robotların ileride öğretmenlerin yerini alıp alamayacağı sorusu neredeyse her oturumun ortak gündemiydi.
Bu soruya verilen cevaplar da genelde tek bir noktada birleşti.
Eğer öğretmen sadece ders anlatıyor, sınav yapıyor ve not veriyorsa, robotlar onun yerini her türlü doldurur.
Zaten mekanik işler… Ha robot, ha insan, ne fark edecek!
Ama öğrencinin sadece beynine değil, kalbine de hitap eden öğretmenin yerine hiçbir makine geçemeyecek. Çünkü robotlar belki hayatımızın birçok alanına dokunacak. Ama gönüllere dokunamayacak.
Öyleyse öğretmen eğer ruhunu kaybetmişse, gelecekte mesleğini kaybetmekten korksun.
Ama ruh varsa, bence robotlar korksun!
 
     İlim kendin bilmektir
 
Millî Eğitim Bakanımız açılış konuşmasında, insan ve teknoloji ilişkisini tek cümleyle çok güzel özetledi;
“Ben yeni doğmuş bir bebeğe duyduğum hayranlığı hiçbir teknolojik cihaza duymadım.”
Şaşırma ve hayran olma sıralaması gerçekten önemli. Bir karıncaya bakıp hiç heyecanlanmayan insan, takla atan robota şaşırıyorsa bir sıkıntı var demektir!
Yıldızları normal kabul edip teleskoba hayran olan, hücrenin yapısına şaşırmayıp mikroskobu alkışlayan insanın düşünce dünyasında ciddi bir revizyona ihtiyaç vardır.
Kendi varoluş amacını düşünmek için bir dakika ayırmayan kişinin, farklı konularda bin tane kitap okuması ahmaklıktır.
Veya şöyle söyleyelim;
Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır!
 
     Bir Koreli, bir Finli, bir Türk
 
Oturumlardan birinde Finlandiya ve Güney Kore’den eğitimciler kendi ülkelerindeki eğitim sistemlerini anlattılar.
Güney Koreli eğitimci ülkelerinde sabah yedide derse başlayan öğrencilerin gece on bire kadar çalıştıklarından, hafta sonlarında ise kurs ve özel derslerden hiçbir şeye vakit ayıramadıklarından bahsetti.
Finlandiyalı eğitimci ise derslerin genelde öğleyin bittiğini, pek ödev vermediklerini, amaçlarının öğrencilerin mutlu olması ve öğrenmeyi öğrenmesi olduğunu falan anlattı.
PISA başarı listesinde genelde komşu olan bu ülkelerin, bu kadar farklı sistemlere sahip olması insanın kafasını karıştırıyor.
Sistem olarak Güney Kore ve Tayvan’a benzeyen Türkiye’nin PISA sıralamasında zemine çok yakın olması ise bir türlü açıklanamıyor.
 
     Zirveden, zirveyi zorlayan cümleler
 
1- Sıradan öğretmen sınıfta kendisinin ne yaptığını anlatır. İyi öğretmense sınıfta öğrencilerinin ne yaptığından bahseder. Prof. Jacky Baltes
2- Teknoloji, öğretmenlerin yerini almayacaktır. Ama teknoloji kullanan öğretmenlerin, kullanmayan öğretmenlerin yerini alacakları kesindir. Prof. Dr. Sadi Seferoğlu
3- Öğretmenliğin tanımı herkes için farklıdır. Mesela benim için soba yakmak ve okula terlikle gelen öğrencilerin ayağına diken batmasın diye yoldaki otları yolmaktır. Aysel Ösüz
4- Öğrencinin kalbine giremeyen, beynine hiç giremez. İzzettin Şengül
5- Eğer çocuk mutlu değilse, eğitim sistemleri hükmünü kaybeder. Helen Doron
6- Teknoloji sadece doğru kullanıldığında hayatı kolaylaştırır. Sezai Hazır
7- Robotun kolunu bacağını oynatmak işin şov kısmıdır. Acaba kaçımız bir plağa ses kaydının nasıl yapıldığını anlatabiliyoruz? İşin aslı temel bilimlerdir ve teknoloji sadece bir araçtır. Prof. Dr. Tolga Güyer
8- Dijital detoksa ihtiyacımız var. İş hayatı dijital, sosyal hayat doğal olmalı. Prof. Dr. Bünyamin Atıcı
9- Eskiden çocukları ceza olarak odalarına gönderirdik. Şimdi odaya gönderdiğimiz çocuklar sevinç çığlıkları atıyor. Çünkü odaları eğlence merkezi gibi. Prof. Dr. Hafize Keser
10- Avrupa ülkelerinin gaza gelme kapasitesi bize göre çok düşük. Bu açıdan birçok ülkeden ilerideyiz. Yeter ki gaza gelelim, gerisi kolay. Ali Rıza Ersoy
YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
tiraz istemem! 27 Nisan 2024 | 14 Okunma Aray 20 Nisan 2024 | 39 Okunma Hayat bayram olsa! 13 Nisan 2024 | 29 Okunma Reklam aras 06 Nisan 2024 | 51 Okunma Leyla, Mecnun ve pozitivist paradigma 30 Mart 2024 | 55 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar