Ölümsüzlüğün sırrı…
Ölümsüz insan yoktur… Ama “adını ölümsüzleştirerek ‘ölen’ insan” vardır…Dün sabah, “çarşamba yazımı” yazmak için bilgisayarımın başına...
Ölümsüz insan yoktur… Ama “adını ölümsüzleştirerek ‘ölen’ insan” vardır…
Dün sabah, “çarşamba yazımı” yazmak için bilgisayarımın başına oturduğumda, her zamanki gibi, gazetelerin spor sayfalarında ve yazarları arasında “ufuk turu” yaparken… Sevgili kardeşim Hıncal Uluç’un Sabah’taki yazısını tıklayınca… Karşıma “Ölümsüzlüğün sırrı” başlığı çıktı ve içim “cızzz” etti; “Eyvah” dedim kendi kendime; “Benim çarşamba yazacağım konuyu, Sevgili Hıncal bugün yazmış… Bize başka konu yazmak kaldı.”
Yazısını baştan sona tıkladım; Yooo, o Bedri Baykam’ı, Orhan Ayhan’ı, Alp Yalman’ı yazmıştı…
Ve de… “Rafael Nadal’ın, tenisin “4 Grand Slam Turnuvası’ndan biri olan (Diğerleri Fransa Açık - Wimbledon - Amerika Açık) Avusturalya Açık’ta, Medvedev’i yenerek kupayı alışını yazmak” bana kalmıştı…
Nadal “inanılmazı” başarmış ve “adını ‘sporun ölümsüzleri arasına” yazdırmıştı…
Evet, İspanyol Nadal, Sırp Djokovic ve Amerikalı Federer ile beraber bugünün tenisinin “en büyüklerinden biri” idi. Üçünün...