En büyük tehlike: Aptallar
Aptallık üzerine kafa yoran İtalyan akademisyen Cipolla (1922-2000) insanları dört kategoriye ayırır: Çaresiz, haydut, zeki ve aptal. Yazara göre iki insan arasındaki herhangi bir normal etkileşimde, çaresiz kişi bir kayıp yaşarken diğeri kazanır. Haydut, diğerini zarara uğratırken, kendine bir fayda sağlar. Zeki kişi kazanırken diğer kişinin de kazanmasını sağlar. Aptal kişinin belirleyici özelliği, diğerini zarara uğratırken kendisinin hiçbir şey kazanmamasıdır. DEVRİMİ KİMSE LEKELEYEMEZ Olay
Aptallık üzerine kafa yoran İtalyan akademisyen Cipolla (1922-2000) insanları dört kategoriye ayırır: Çaresiz, haydut, zeki ve aptal.
Yazara göre iki insan arasındaki herhangi bir normal etkileşimde, çaresiz kişi bir kayıp yaşarken diğeri kazanır.
Haydut, diğerini zarara uğratırken, kendine bir fayda sağlar.
Zeki kişi kazanırken diğer kişinin de kazanmasını sağlar.
Aptal kişinin belirleyici özelliği, diğerini zarara uğratırken kendisinin hiçbir şey kazanmamasıdır.
DEVRİMİ KİMSE LEKELEYEMEZ
Olay Rusya’da geçiyor. Devrim idaresi altında çok şey affedilebilirdi ama Devrimin güzel adını lekeleyen hiçbir kişi veya hiçbir şey affedilemezdi.
Kişisel olarak gözlemlediğim olaylardan biri de Petrograd’da bir tramvayda yolculuk eden bir kadının aniden bağırarak cüzdanının çalındığını söylemesiydi. İçinde elli ruble olduğunu söyledi ve arkasında duran iyi giyimli genç bir adamı hırsızlıkla suçladı. Genç adam masum olduğunu büyük bir ciddiyetle ifade etti ve hırsız olarak adlandırılmaktansa kadına kendi cebinden elli ruble vereceğini söyledi. Hiçbir şey işe yaramadı; belki de çok fazla itiraz ettiğini düşündüler. Dışarı çıkarıldı ve hemen vuruldu.
Zavallı adamın cesedi arandı ama cüzdan bulunamadı. Rusya Cumhuriyeti’nin haysiyetini savunanlar tramvaya geri döndüler ve kadına daha dikkatli bir arama yapması gerektiğini söylediler. Kadın bunu yaptı ve kayıp çantanın cepteki bir delikten astarın içine doğru kaydığını keşfetti. “Adaletin” talihsiz kurbanı için hiçbir şey yapılamazdı, bu yüzden onlara duruma uygun görünen tek yolu seçtiler ve kadını dışarı çıkararak onu da vurdular. (“Bolşevizm” Mr. Keeling)
Adalet sağlanmış mı?
Hayır, sollanmış.
ORTADA DURAN
Ankara’da Bakanlar Kurulu toplantısının yapıldığı salondaki masa çok heybetli görünüyor. Belli ki iyi bir işçiliği var. Memleketin her meselesi orada ele alınıyor, orada çözüm aranıyor.
Yalnız, ortada duran, üstünde çiçekler bulunan süs nesnesi kafa karıştırıcı. Şekil itibarıyla tabuta benziyor.
“Acaba kimin kabri” diye aklından geçiren bile vardır belki. Öyle düşünenler varsa, aralarında tartışabilirler de.
- Atatürk olamaz, o Anıtkabir’de.
- İnönü olmasın?
- O da Atatürk’e komşu.
- Üçüncü cumhurbaşkanı olabilir mi?
- Olmaz. Bayar da köyünde yatıyor.
- O halde kesin Kenan Paşa’dır.
- Hayır, onu da başka yere gömdüler.
- Yahu zaten kabir etrafında toplantı yapılmaz ki.
- Niye yapılmasın, şair “Biz ölülerimizle beraber yaşarız” dememiş mi?
- O süs, üçgen, kare veya daire şeklinde yapılabilirdi ve böyle kafa karıştırmazdı.
BÜYÜKLENENLER İÇİN
“Bir sinek, öküzün boynuzuna konmuş. Akşam eve dönünce ne yaptın bugün diye sormuşlar. Tarla sürdüm demiş.”
Bu sözün sahibini bulamadım ama esaslı tespit.
SAATİ DOLAN GİDİYOR
Saatçi dükkânında kumanda için pil alırken, yakındaki camiden sela okunmaya başladı.
“Biri daha gitti” dedim, “Allah rahmet eylesin.”
Saatçi “Âmin, Allah taksiratını affetsin” dedi.
İkimiz de vefat edenin kim olduğunu bilmiyoruz. Selanın sonunda söylenecek. Büyük ihtimal tanımadığımız biri çıkacak. Bizde böyle tanımadan hayırlı dua etme alışkanlığı ne hoş bir davranış.
Saatçi para üstü verirken derin bir nefes aldı ve bilge bir kişi edasıyla “Eee, saati dolan gidiyor” diye cevap verdi.
Sonra değerlendirmesinin devamı geldi: “Ecel gelince, ne bir saat ileri almak mümkün, ne bir saat geri.”
Bir saatçi açısından, duruma bundan uygun bir açıklama yapılamazdı.
GENÇ EMEKLİLER
Emekli haberlerinde parklardaki banklarda oturan, cami avlusunda ikindiyi bekleyen ihtiyarları gösteriyorlar.
Artık genç emekliler de var.
Haberciler onları da ekrana getirebilirler.
Kamerayı nereye tutsan, yarısı emekli çıkar.