Kazakistan’ın ‘nurlu yol’undan notlar – 2

Kazakistan’ın başkenti Astana’dan Şimkent yoluyla Türkistan’a gitmek, bir anlamda dünya değiştirmek anlamına geliyor. Başkent Astana tam bir vitrin şehir. Farklı mimari tasarımlarıyla modern binalar, refah seviyesi...

Kazakistan’ın başkenti Astana’dan Şimkent yoluyla Türkistan’a gitmek, bir anlamda dünya değiştirmek anlamına geliyor. Başkent Astana tam bir vitrin şehir. Farklı mimari tasarımlarıyla modern binalar, refah seviyesi yüksek ülke görüntüsü aksettiriyor insana. Alışveriş merkezlerinden spor tesislerine, opera binalarından gösterişli kamu binalarına şehrin siluetini oluşturuyor hepsi. Şehirdeki pek çok bina ‘saray’ adıyla anılıyor.

Astana’dan Şimkent’e havalanırken, başka bir Kazakistan’a ineceğinizi çok da tahayyül edemiyorsunuz. Ne ki, Kazakistan gerçeği çok da uzakta değil. 1.5 saatlik bir uçuştan sonra Şimkent- Türkistan arasındaki 180 km. yolu tipik bir Kazak pastorali eşliğinde alıyor, bu sırada Kazakistan’ı tanımaya başlıyorsunuz. Gözünüzün alabildiği düz arazi üzerinde tek katlı evlerden oluşan yerleşim yerleri, oradaki hayatların ne derece mütevazı olduğunun ipuçlarını veriyor. Özellikle şehir yorgunları için dinlendirici bir güzergâh. Her zaman böyle olmadığını bilsek de, bahar Kazakistan bozkırını dahi yeşile boyamış ve biz Kazakistan’ı yeşil hatırlayacağız.
Türkistan’a geldiğimizi Astana’nın modern binalarına tezat, görkemli bir türbe siluetinden fark ediyoruz. Hoca Ahmet Yesevi’nin türbesi 10 kilometre uzaktan dahi görülebiliyor. Anlıyoruz ki Türkistan demek, Ahmet Yesevi demek, Ahmet Yesevi Türkistan demek. Timur döneminde yapılmış türbe, Orta Asya’da bir benzeri bulunmayan olağanüstü bir mimariye sahip. 39 metre, 10 katlı bir binanın yüksekliğine sahip olsa da, mimari yapı insanı ezmiyor. Tepesinde uçuşan güvercin sesleri ile asude bir mekân duygusu veriyor insana. Çok kısa bir ziyaret imkânımız olsa da başka bir dünyaya ait huzuru hissedebiliyoruz orada. Mezar odaları yanında dönemin âlimlerini gündelik hayattan çekip çıkaran müderris odaları mevcut. Binanın tam ortasında Timur zamanında yapılan ve cuma namazlarından sonra türbeye gelen kişilere ikram edilen şerbetin konduğu 3000 litrelik bir tunç kazan bulunuyor.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Yazma hikayeleri 19 Aralık 2017 | 275 Okunma İktidar ve kitap 06 Haziran 2017 | 341 Okunma Kirpiler birbirine yakınlaştığında 03 Haziran 2017 | 321 Okunma Hastane yerine şifahaneye gitmek 30 Mayıs 2017 | 271 Okunma Şehirler yoğun bakıma alınmalı 27 Mayıs 2017 | 282 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar