Kültürel monarşinin en büyük travması olarak AK Parti
Türkiye, uzun yıllar boyunca, nüfusça küçük fakat sembolik, kudretçe büyük bir toplumsal zümrenin gölgesinde yaşadı. Bu zümre, kendisine tanıdığı imtiyazın köklerini tarihsel bir...
Türkiye, uzun yıllar boyunca, nüfusça küçük fakat sembolik, kudretçe büyük bir toplumsal zümrenin gölgesinde yaşadı. Bu zümre, kendisine tanıdığı imtiyazın köklerini tarihsel bir doğal hakka değil, kültürel bir kurgunun içine saklanmış keyfi bir üstünlük tasarımına dayandırıyordu.
Pierre Bourdieu'nün "arbitraire culturel" dediği olgu tam da bu noktada karşımıza çıkar: Bir toplumsal kesimin kendi estetik, dilsel ve düşünsel tercihlerini, sanki evrensel doğrularmış gibi dayatıp meşrulaştırması; böylece kültürün sınırlarını görünmez bir iktidar olarak kurması. Bu keyfilik, Türkiye'nin modernleşme hikâyesi boyunca sessiz, fakat son derece etkili bir toplumsal mühendislik olarak işledi.
Bu mühendisliğin dokusunu oluşturan şey ise "habitus"tur. Bourdieu'nün "habitus"la kastettiği, bireyin ve grubun dünyayı...