Ben demiştim yarışı ve kahramanlık müsabakası

15 Temmuz isyan hareketinin engellenmesinde elden geleni yapmak vicdan, iman, onur, bağımsız kişilik; din, millet, memleket ve Erdoğan sevgisinin gereği idi. Bu gereklilikten hareketle teri ve kanı dökülenlerin, canını verenlerin...

15 Temmuz isyan hareketinin engellenmesinde elden geleni yapmak vicdan, iman, onur, bağımsız kişilik; din, millet, memleket ve Erdoğan sevgisinin gereği idi. Bu gereklilikten hareketle teri ve kanı dökülenlerin, canını verenlerin teşhirle alakaları olmaz, teşhir meraklılarının ise samimiyetleri şaibelidir. Samimi olanlar görev bitince vazifelerini yapmış olmanın huzuru içinde evlerine ve işlerine dönerler, istemedikleri halde gören ve bilenlerin açık etmelerinden de pek memnun olmazlar; böyle olması gerekir.
Bir de “Ben demiştimciler” türedi.
Yahu sen ne zaman, niçin, ne kadar bilginle neyi demiştin de bunu Erdoğan ve yol arkadaşları bilmiyorlardı veya bildikleri/bildirdiğin halde gereğini yapmadılar!?
2012 yılına kadar paralel yapı kendini mükemmel gizledi, nihai amacını açığa vermedi, herkes onun “Milletini memleketini seven, kaliteli, millet hizmetine adanmış insan yetiştirmekten öte bir amaçlarının olmadığına inandı. Yöneticiler de böyle inandıkları içindir ki 'her istediklerini' verdiler”.
Asker ve sivil bürokrasiye sızmaları, adam yerleştirmeleri konusunda onlar yalnız değil idiler, öteden beri her sağ ve sol grup az çok bunu yapıyor, iktidarlar da belli bir denge içinde göz yummayı tercih ediyorlardı.
Hepimiz bu bilinen ve takdir edilen tarafları yanında “tekelcilik, hocaları hakkındaki aşırı inanç ve ölçüsüz bağlılık, yardım toplamadaki manevi baskılar ve kanaatsizlik” gibi, kusurlarını görüyor, ikaz ediyorduk; ama bu kusurların bir kısmı olağanüstü nitelikler taşıdığına inanılan başka önderlerin gruplarında da vardı; ya bunların (tarikat, cemaat vb.) tamamına cephe alacak, mücadele edecek ve bu sebeple ümmetin birbirine düşmesine sebep olacaktınız ya da “hikmet ve öğüt” ile aşırılıkları gidermeye çalışacaktınız. Bu yolu izleyenler de oldu, cephe açıp kavga edenler de oldu.
İktidar 2012 yılına kadar iyi niyetini ve hüsnüzannını korudu. Daha öncesinde de istihbarattaki köstebek olayı, yurt dışında devletin bazı hizmetlerinden memnuniyetsizlik, Mavi Marmara, gibi bazı arızalar vardı, ancak cemaat, medyasında haddi aşmaya başlayınca dershane hamlesi yapıldı. Bu hamle arayı daha ziyade açtı ve arkasından 7 Şubat, Gezi, 17-25 Aralık darbe teşebbüsü, HDP ve CHP ile seçim işbirliği, vicdansız algı operasyonları… geldi. İktidar da bir yandan meşru savunmasını yaparken diğer yandan bu ahtapotun kollarını kesmek üzere harekete geçti. Harekete geçti ama HSYK, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, idare mahkemeleri ve binlerce hakim ve savcı cemaatin emrinde idi, bir kişiyi yerinden oynatsalar hem muhalefet, hem sözde insan hakkı savunucuları, hem de angaje yargı hükümetin elini kolunu bağlıyor, atılanı yerine geri getiriyorlardı. Hükümet bu angaje ajanları ve kurumları ıslaha teşebbüs ettiğinde yine kıyamet koparılıyor, başta siyasi muhalefet olmak üzere ilgili şahıslar iktidara yükleniyorlardı.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
İslâm’da kadının değeri üzerine 05 Mayıs 2024 | 511 Okunma Niçin Diyanet 28 Nisan 2024 | 2.924 Okunma Tebliğ mi temsil mi? 21 Nisan 2024 | 300 Okunma Birkaç soru ve cevap 14 Nisan 2024 | 554 Okunma Gösteriş ve istismar 07 Nisan 2024 | 373 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar