Bütün bu işin Türkiye’nin ihracatına bir faydası olur mu?

Türkiye dünyanın en büyük 17inci ekonomisi ama dünyanın en büyük 32inci mal ihracatçısı. 2017 yılı itibariyle şimdilik durum böyle. 2016’da da 30uncu filandık. Nedir? Türkiye ihracat yapmayı...

Türkiye dünyanın en büyük 17inci ekonomisi ama dünyanın en büyük 32inci mal ihracatçısı. 2017 yılı itibariyle şimdilik durum böyle. 2016’da da 30uncu filandık. Nedir? Türkiye ihracat yapmayı bilmiyor. Doğrusu ya, ben bunun önemli bir mesele olduğunu düşünüyorum. Bugün müsaadenizle bu konuya bir giriş yapayım. Hazır Türkiye’nin temel ihracat pazarı olan Avrupa Birliği ekonomileri toparlanırken, lira, dolar ve Euro karşısında tir tir titrerken, bu durumun ihracatımıza kısa vadede somut bir faydası olabilir mi diye bir bakalım. Türkiye içinde bulunduğu krizi bir fırsata çevirebilir mi? Doğrusu ya, ben emin değilim. Önce bu haftayı görmek istiyorum. Gelin anlatayım.

Artık bu hafta krize karşı bir stratejimiz olduğunu öğrenebilir miyiz, lütfen?

Önce şu noktadan başlayayım lafa. Aslında Türkiye’nin bu krizi yalnızca mal ihracatı için değil, genel olarak, döviz kazandırıcı faaliyetler için bir fırsata çevirebilmesi mümkün olabilir. Türkiye, bugüne kadar pek çok badire atlattı. Her krizden bir ders çıkarmayı becerebildiğimiz için, her seferinde yeniden ve yeniden deneyebildiğimiz için hep başarılı olduk. Türkiye, ekonomik dengesizlikler karşısında hiç Mısır gibi yapmadı bugüne kadar. Bir kaç Körfez ülkesine gidip, yardım için para aramadı. Her sıkıntının içinden kendi gücüyle çıkmak için tedbir aldı.Ama bundan önceki denemelerimizde ortada hep bir strateji vardı: Bir şey yapmaya çalışıyorduk. Doğrusu ya, ben bu kez ne yapmaya çalıştığımızı daha hala anlayamadım. Belki bu hafta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası açıklamaları ve Orta Vadeli Programdan sonra artık stratejimizi anlar ve rahatlarız.

Aksi takdirde, bu sefer, sanki, bir dizi tedbiri, “ yahu bunu niye daha önce düşünmedik” modunda, dağınık düzen, belki tutar diye yapıyoruz gibi duruyor. Şirket yönetmekle, ülke yönetmek arasındaki farkı “öğrenmeye” çalışıyoruz sanki. Alın mesela, ihracatçının dövizlerini 180 gün içinde memlekete getirip, liraya çevirme konusundaki son düzenlemeyi. Ben doğrusu şanssız bir düzenleme olduğu kanaatindeyim.

Yabancı para cinsinden borçlu şirketlerimizin en şanslı olanları, yabancı para cinsinden geliri olan şirketler. Nedir? Döviz kazandırıcı bir faaliyet içindeyseniz eğer, yabancı para cinsinden borçlarınızı liranın dolar karşısında yerlerde yuvarlanmasından pek de etkilenmeden geri ödeyebilirsiniz mesela. Ya da mal ihracatınızı devam ettirmek için, gereken ithalatı rahatlıkla yaparsınız. Peki, kazandığınız yabancı parayı liraya çevirip neden bir yandan pozisyon açığınızı artırarak başınıza bela alırsınız, öte yandan da, yurt içindeki üretim hattınızı tehlikeye atarsınız? Ne bileyim?

Halbuki böyle yan yollara sapmadan, karşı karşıya olduğumuz hadiseyi yönetebilmemiz mümkün. Zaman geçtikçe maliyeti yükseliyor olsa da, Türkiye’nin geniş bir hareket sahası var aslında. Durun bakalım, bu haftayı bir görelim.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Türk lirası artık kurtulmuş sayılır mı? 01 Ekim 2018 | 580 Okunma Ali Rıza Amca yine derin bir merak içindeydi 24 Eylül 2018 | 390 Okunma Para bol bulamaç olunca, yatırımcı ne yapar? 17 Eylül 2018 | 227 Okunma Bütün bu işin Türkiye’nin ihracatına bir faydası olur mu? 10 Eylül 2018 | 156 Okunma Aslında Y kuşağının işi daha zor 07 Eylül 2018 | 340 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar