80. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun paradoksları
Yine buradayım. New York'ta, Birleşmiş Milletler'in kalbinde, 80. Genel Kurulu'nun tam ortasında. Her sene olduğu gibi bu yıl da sahne aynı; kürsülerden yükselen "barış" vurgulu konuşmalar, bahçesinde "peace" kelimesiyle...
Yine buradayım. New York'ta, Birleşmiş Milletler'in kalbinde, 80. Genel Kurulu'nun tam ortasında. Her sene olduğu gibi bu yıl da sahne aynı; kürsülerden yükselen "barış" vurgulu konuşmalar, bahçesinde "peace" kelimesiyle donatılmış heykeller, sloganlar, anıtlar. Ama aynı zamanda dışarıda hâlâ devam eden savaşlar, işgaller, krizler. Bu yıl Filistin'in tanınması yönünde mesajlar arttı; Gazze için çok güçlü açıklamalar yapıldı. Peki bugüne kadar neden sustular? Neden bu kadar geç kaldılar? İşte BM'nin temel paradoksu burada yatıyor:

"Barış"ın başkentinde, savaşın gölgesinde toplanmak. Ama dünya basınına bu toplantı nasıl yansıdı? İşin ironisi tam da burada. Trump'ın merdivende duraklaması, prompter'ın bozulup onu şikayet etmesi, Meloni'nin, Şara'ya bakışları ya da Macron'un yolda kaldığında Trump'ı araması. Sanki asıl manşetler, diplomasi tiyatrosunun magazinleşmiş sahnelerine ayrıldı. Bir liderin ayakkabısı, diğerinin jesti, kim kiminle tokalaştı, kim kimi...