Yoksulluğu nasıl kovarız?

Dünyanın çözmesi gereken problemlerden biri de yoksulluk/fakirliktir. Ülkeler her geçen gün daha fazla üretip daha fazla ‘zengin’ olsa da, fakirliği, yoksulluğu, muhtaçlığı sona erdirebilmiş değil....

Dünyanın çözmesi gereken problemlerden biri de yoksulluk/fakirliktir. Ülkeler her geçen gün daha fazla üretip daha fazla ‘zengin’ olsa da, fakirliği, yoksulluğu, muhtaçlığı sona erdirebilmiş değil. Hatırlamak lâzım ki, fakirlik; cehalet ve ihtilâfla birlikte ‘üç büyük düşman’dan biri.

80 ülkeden siyasetçiler ve yatırımcıların bir araya geldiği “6. Boğaziçi Zirvesi”nde bu mesele tartışılmış. Neticede, gelir dağılımının düzelmesi ve yoksulluğun sona edilmesi için dünyanın yeni bir ahlâk anlayışına ihtiyaç duyulduğu hatırlatılmış.

Konuyla ilgili olarak Uluslararası İşbirliği Platformu’nun açıklamasında şu ifadeler yer almış: “Dünyada devam eden servet ve refah dağılımında adaletsizliklerin ve bir türlü sona erdirilemeyen yoksulluğun ahlâken savunulmasının mümkün olmadığı, dünya barışını tehdit ettiği; dünyanın iktisadî ilerlemesini de engellediği bir hakikattir. Bunun devamına izin verilmemelidir. (...) Yoksulluğun yok edilmesi ve evrensel refahın yakalanması konusunda hükümetler, ekonomi aktörleri, sivil toplum örgütleri el ele vermek durumundadır. Hükümetler sosyal duyarlılıkları bulunan yatırımcıları; sivil toplum örgütlerinin sosyal sorumluluk değerlerinin yaygınlaşmasına katkıda bulunmalarını ve şirketlerin bu değerlere uyduğunu denetlemelerini teşvik etmelidir. Kâr maksimizasyonu paradigması, dünyanın kalkınma hedeflerini yakalaması için yeterli değildir. (...) Refahın artan maddî refahı paylaşmaktan ibaret olmadığı; eğitim, sıhhat ve korkudan özgür olma konularını da kapsadığını hatırlanmalıdır. Diğeri ise iklim ve doğal varlıkların tüketimine karşı duyarlı olmak, itinasız üretim ve tüketim alışkanlıklarımız nedeniyle çocuklarımızın geleceğini ipotek altına almamaktır. (...) Bundan böyle yeni bir ahlâk anlayışına gerek vardır. Böyle bir ahlâk anlayışı olmadığı takdirde kalkınma hedeflerinin başarılması güç olacak, belki de mümkün olmayacaktır.” (Cihan bülteni, 31 Aralık 2015)

Devam eden yoksulluğun savunulmasının ahlâken mümkün olmadığı tesbiti çok önemli. Daha da önemli olan, bu yoksuluğun ve fakirliğin, dünya barışını tehdit ettiği gerçeğidir. Neticede dünya savaşlarına kadar gidebilen bir ‘barış tehdidi’nden bahsedilebilir. Birleşmiş Milletler bu meseleyi çok daha ciddî olarak ele almak ve gelir dağılımındaki uçurumu kapatmaya çalışmak durumundadır. Gerek ülkeler ve gerekse bir bütün olaran dünya; bu meseleyi halletmeden, fakirlik ve yoksulluğa çare bulmadan ‘dünya barışı’nı temin edeceğini düşünmesin.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
27 Mayıs hatırası 27 Mayıs 2018 | 152 Okunma Önce aile, hemen eğitim 13 Mayıs 2018 | 124 Okunma Filistin’e sanatla destek 06 Mayıs 2018 | 106 Okunma Türkiye’nin asıl ihtiyacı nedir? 29 Nisan 2018 | 76 Okunma Madem öyle niçin böyle? 22 Nisan 2018 | 111 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar