Kalkışma ve darbe destekçileri hukuktan kaçabilir mi?

Geçen sene tam da bugünlerde 17-25 Aralık 2013 darbe teşebbüsünde FETÖ’nün tam kontrolünde çalışan Sözcü gazetesi yazarlarına karşı ikinci bir iddianamenin yolda olduğunu...

Geçen sene tam da bugünlerde 17-25 Aralık 2013 darbe teşebbüsünde FETÖ’nün tam kontrolünde çalışan Sözcü gazetesi yazarlarına karşı ikinci bir iddianamenin yolda olduğunu yazmıştım. Sözcü soruşturmasının bitmediğini ve derinleşeceğini ifade ettim ve yine yazdığım hayata geçti. Sözcü’ye dair birinci iddianame zayıftı. Ben bunu mahkemede de açıkça söyledim ama Sözcü’nün 17-25 Aralık darbesini destekleyen hukuka aykırı tavrı da açıktı. Şimdi o iddianame açıklandı. Bu sefer iddianame çok güçlü kanıtlara dayanıyor. Emin Çölaşan ile Necati Doğru’nun 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapsi isteniyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcımız İrfan Fidan ve ekibi çok titiz bir çalışma yürütüyorlar. Her vatansever yurttaşımız Sayın Fidan ve ekibini desteklemelidir.
Hem 17-25 Aralık 2013 hem de Haziran-Temmuz 2013 Gezi kalkışması Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni hedefleyen aşağılık darbe teşebbüsleriydi. Bu darbe teşebbüslerini desteklemiş kim varsa kesinlikle hukuken bedelini ödeyecektir. Yargımız bu konuda kararlıdır. Ayrıca 6-8 Ekim 2014 katliamından sonra PKK’nın siyasi kolunu desteklemiş kim varsa hukuki bedelini ödeyecektir. Tüm okurlarım müsterih olsun. Adı-soyadı ne olursa olsun bu suça iştirak etmiş olanları, iktidara yaltaklanmak da kurtaramayacaktır. Çünkü ortada bir DEVLET kararı vardır. Yalnızca milletimiz sabırlı olsun. Her şeyin bir zamanı var. DEVLET vaktini bekler ve cezayı keser. Gezi kalkışmasını, 17-25 Aralık FETÖ darbe teşebbüsünü ve PKK terörünün siyasi branşını destekleyenler tıpkı Emin Çölaşan gibi hukuktan kaçamayacak.
17-25 Aralık darbe sürecinde FETÖ argümanlarını (ayakkabı kutuları, para sayma makineleri vb.) kullanarak FETÖ üyesi olmamakla beraber FETÖ’ye yardım ve yataklık eden tüm gazeteciler de 2019 yılı içinde teker teker yargılanacak. Hiç bize, “Senelerdir bu adamlar Fetullah karşıtı” demeyin. Orgeneral Âdem Huduti de Fetullahçı bir subay değildi. Fakat Başkanımız Erdoğan’dan o kadar nefret ediyordu ki, FETÖ üyesi olmamakla beraber FETÖ’ye yardım etmişti 15 Temmuz ihanetinde. Zaten o yüzden mahkûm oldu. Kimi gazetecilerin hukuki durumu da Huduti’nin aynısıdır.  Bu süreçte özellikle Gezi kalkışması soruşturması bağlamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcımız İrfan Fidan’a sinsi yollarla saldırmak isteyen çok gazeteci çıkacak. Çünkü çoğu gazeteci bu vandalizmi desteklemek suretiyle suç işledi tıpkı Can Dündar ve Memet Ali Alabora gibi.
Birçok gazeteci yazar Gezi’yi sonuna kadar destekledi. Seçilmiş meşru hükûmeti devirmek için sokaktan medet umdular. Bunlardan bazıları direkt Osman Kavala’yla bağlantılıydı. Bazıları AK Parti’den ve Erdoğan’dan kurtulmak için Gezi’yi destekledi. Mesela Ayşe Arman “Gezi’nin Güzel İnsanları” diye kitap yazarak kalkışmacı teröristleri övdü. Taksim’i yağmalayanlardan kahraman diye bahsederek suç işledi Arman. Yine bakın Ahmet Hakan 7 Aralık 2018’de bu haklı Gezi soruşturması üzerine Sayın İrfan Fidan ve diğer savcılarımızı kastederek “GEZİ’Yİ KAŞIMANIN KİME NE FAYDASI VAR?” diye tuhaf bir yazı yayınladı. Aynen şöyle diyor:
“Yaşanmış bitmiş bir olayken... Aradan bunca zaman geçmişken... Olumlu ve olumsuz taraflarıyla hafızalarda yerini almışken... Gezi’yi kaşımanın kime ne faydası olabilir?”
Yeniden ifade ediyorum: Gezi kalkışması bir darbe girişimidir, tıpkı 15 Temmuz gibi. Ahmet Hakan’a soruyorum: Bir darbe girişimine kalkışmanın olumlu tarafları olur mu? Gezi kalkışmasını övmek suçtur. Elbette Ahmet Hakan, Gezi kalkışmasını en çok destekleyen yazarlardan biri olduğu için endişe içinde. Madem hukukun sana hesap sorması noktasında endişelisin, yapacağın şey nedamet getirmek ve o darbe kalkışmasının içeriği hakkında savcılarımıza destek vermektir. Başsavcımız İrfan Bey aleyhine bunları yazmak gazetecilik değildir.
Şimdi Ahmet Hakan eğer, “Ben Gezi kalkışmasını desteklemedim. Bana iftira atma” derse net kanıtım kendisinin kankası ve Gezi destekçisi Murat Menteş’in Ayşe Arman’a verdiği 21 Temmuz 2013 tarihli röportajdır:
"Arman: Ahmet Hakan’ın Gezi’deki performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Menteş: Performansı olağanüstüydü. Gezi hakkında her gün birkaç yazı yazdı. Yedi haftada 100’e yakın yazı. Bu kadarını, başka hiçbir gazeteci yapmadı. Gezi’yi tanımladı. Gezi’ye akıl verdi. İlham verdi. Gezi’yi yönlendirdi. Ben mesela, önce Gezi’yi anlamaya çalıştım. Sonra tereddüt ettim. Ardından tekrar konuya eğildim filan. Birçok yazar benim durumumdaydı. Fakat, Ahmet Hakan cesur davrandı...”
Bir diğer kalem ise Ertuğrul Özkök’tü. 1 Haziran 2013’te “Düne kadar Gezi sadece parktı” başlıklı bir yazı yazdı. O utanç cümlelerini okuyalım:
“Gezi düne kadar sadece bir parkın adıydı. Dünden itibaren, ‘Türkiye’nin Tahrir’i’ değilse de miladıdır. ‘İstediğimi yaparım, istediğimi keserim’ diyen bir zihniyete kafa tutmanın sıfır yılıdır önceki gece.”
Bakın, dikkatinizi çekerim “Tahrir” diyor. Tahrir nedir? Seçilmiş meşru lider Mursi’nin darbeci-cuntacı Sisi tarafından devrilmesidir. İnsanların sabah namazında helikopterlerden açılan ateşlerle taranmasıdır. Başka da bir şey değildir.
Şöyle soralım: Gezi’de hükûmet devrilse bu ve benzer yazıları yazanların tavrı ne olurdu?
YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Son düzlüğe girerken... 25 Mart 2024 | 3.216 Okunma Gelir dağılımı zenginle fakir arasındaki uçurumu açıyor 31 Ocak 2024 | 21 Okunma AK Parti ve yerel seçimde dikkat edilmesi gerekenler  08 Ocak 2024 | 19 Okunma MOSSAD Amerika’yı Epstein’le mi vurdu?  05 Ocak 2024 | 1.301 Okunma Orta Doğu’da istihbarat üstünlüğü MOSSAD’dan MİT’e geçti 03 Ocak 2024 | 1.642 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar