İktidar kavgaları ve mezhepler -II-
Mezhepler din değildir. Bir dini benimseyen kişilerin ve toplulukların özellikleri sonucu ortaya çıkan formlardır. Dolayısıyla her mezhep, yeşerdiği toplumun ve coğrafyanın siyasal ve kültürel izlerini taşır....
Mezhepler din değildir. Bir dini benimseyen kişilerin ve toplulukların özellikleri sonucu ortaya çıkan formlardır. Dolayısıyla her mezhep, yeşerdiği toplumun ve coğrafyanın siyasal ve kültürel izlerini taşır. Bir mezhebin, tüm Müslümanlar tarafından değil de, belli bir topluluk tarafından benimsenmesinin sebebi budur. Örneğin Şia, İran’da etkin iken, Maturudilik ve Hanefilik Türkler tarafından kabul görmüştür.
İlk dört halife döneminden itibaren her alandaki değişim süreci, siyasi çatışmalar, yabancı kültürlerle temas, Müslümanları pek çok problemle karşı karşıya getirmiş; çözüme yönelik arayışlar farklı ekolleri doğurmuştur. Haricilik, Mürcie, Şia (ve kolları), Mutezile, Ehl-i Sünnet (Maturudilik, Eş’arilik, Selefilik), Dürzilik, Nusayrilik, İbadilik, Kadıyanilik ve Vehhabilik itikadi mezheplerdendir. Ayrıca onlarca fıkhi mezhep ortaya çıkmış ve fakat pek çoğu varlıklarını sürdürememiştir. Hanefilik, Şafiilik, Malikilik, Hanbelilik ve Caferilik günümüze ulaşanlardandır.
MEZHEP NEDİR?
Mezhep, Arapça’da “zehap” kökünden türemiştir; benimsenen görüş, farklı tutum ve davranış, gidilen yol anlamlarına gelir. Terim olarak, bir dinin asli hükümleri dediğimiz inanç esaslarıyla; ibadet ve muamelat hükümlerinin delillerini ortaya koyan âlimlerin görüşlerinin sistematize hale getirilmesidir.
Kur’an’da ve hadislerde mezhep kelimesi geçmez. İhtilafları Hz. Peygamber “fırka” kelimesiyle ifade etmiştir. Kur’an’da “Hep birlikte Allah’ın ipine yapışın; fırkalara bölünmeyin, parçalanmayın” (Al-i İmran/103) uyarısı yapılır. Ayetin sonundaki “doğruya ve güzele yol bulasınız” ifadesi, insanlıktan beklenen tutumdur.
Peygamber döneminde müminlerin birliği söz konusudur. Vefatına kadar herhangi bir ihtilaf oluşmamıştır. Vefatı sonrası, ilk yazımızda belirttiğimiz gibi “imamet” konusu başta olmak üzere; Allah’ın sıfatları, zat sıfat ilişkisi, iman amel ilişkisi, kader, irade, tevhit, nifak, büyük günah, hidayet ve dalalet, büyük günah işleyenlerin ahiretteki durumu ve benzer pek çok konuda farklı görüşler beyan edilmiştir. Keza, ibadetlerin yapılış şekillerinde; haram helal konularında; muamelat dediğimiz, nikâh, boşanma, alışveriş, miras, vasiyet, vekâlet gibi hususlarda birbirine benzer ya da taban tabana zıt görüşlerin olduğunu söylemek mümkün.