Oruç'tan ne anlıyoruz?

Orucun, sadece mideyi boş tutmak olmadığını hepimiz biliriz. “Ramazan ayı”nın insanın kendisi için bereketli bir muhasebe ve murakabe ayı olması gerektiğini de çok iyi biliriz. Bu mübarek ayda...

Orucun, sadece mideyi boş tutmak olmadığını hepimiz biliriz. “Ramazan ayı”nın insanın kendisi için bereketli bir muhasebe ve murakabe ayı olması gerektiğini de çok iyi biliriz. Bu mübarek ayda, “şimdiye ne kadar ne yaptım, nasıl yaptım”,” eksiğim gediğim nedir”, “kendime nasıl davrandım, başkalarına nasıl davrandım”, “daha iyi bir insan olmak için neler yapmalıyım”, gibi birçok soruya cevap ararız. Maalesef, çoğu zaman gereğini yapmasak da, biliriz. Oruç, insanın nefsinin isteklerine sabretmeyi yaşayarak öğrenmesidir. Aslında oruç, kendini anlamayı, sınırlarını bilmeyi, gücünü ve kudretini ölçmeyi kolaylayan manevi bir terbiye sürecidir. Tabii ki oruç, sadece insan değil, dünyadaki bütün mahlûkâttan aç olanların ıstırabını hissetmemizi de sağlıyor. Dünyada yaşayan her bir canlının yeteri kadar gıda almaya hakkı vardır. İnsan türü hariç, bütün canlılar aleminde bu hak dengesi muhafaza olunur. Ve bütün yaratılmışlar, yaratılış halleriyle kendiliklerinden Allah'ı tesbih ederler.

Ama insan öyle mi! Hep gereğinden fazlasını ister, hep daha çoğunu ister. Oysa 'fazla' olan, başka bir insanın ya da bir başka canlı türünün payından eksiltmedir. Unutmayalım, Allah'ın teklif ettiği 'Emanet'i yüklenmeye sadece 'İnsan' cüret etmiştir. Cüretin bedeliyse ağır. Ceza da, ödül de ona göre. 'Emanet', yeryüzünde adalet tesis etmek midir? İnsan zümrelerinin kendi aralarında adaleti sağlamaları mıdır? Eğer öyleyse, 'emanet yükü' daha ağır. Zira adaleti tesis etmek yüksek bir ahlâk, vicdan ve sorumluluk gerektiriyor. Ve nefsin birçok isteğinden yüz çevirmeyi gerektiriyor. Tabii ki oruç insanı Rabb'ine yaklaştıran ve ahlâki derecesini yükselten bir ameldir. Öyle olmasını 'umut ederek' oruç tutarız. Yine, maalesef, oruç, bizi zengin bir iftar sofrasına hazırlayan idmana dönüşüyor. Bu gibi durumlarda oruç, nefsi terbiye etmekten çok, onu bir süre dizginleyerek adeta kışkırtan bir işlev görüyor. İftara az bir vakit kala trafikte yaşanan o tuhaf koşuşturmalar, yaşanan kavgalar, edilen küfürler, vs.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Bir bardak su, bir varil benzin! 26 Mart 2024 | 128 Okunma Amerika’nın ‘yardım’ tiyatrosu.. 24 Mart 2024 | 70 Okunma Gazze’deki soykırıma ‘istisnaî’ kılıflar.. 19 Mart 2024 | 95 Okunma Ya Beyaz Saray, ya Netanyahu! 17 Mart 2024 | 227 Okunma Tabandan gelen baskı ağızları değiştirdi… 12 Mart 2024 | 514 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar