Türkiye’de ekonomik kriz giderek daha da derinleşiyor; AKP
ülkemizi yönetemiyor.
Bu gelişmeler işyerlerindeki gerginlikleri artırıyor. İşverenlerin
önemli bir bölümü, derinleşen krizin etkilerini azaltmada işçilere
yüklenmeyi tercih ediyor. İşçilerle görüşme yaparak sorunları
birlikte çözmeye çalışmak yerine, tek taraflı dayatmalar, oyunlar,
kanuna karşı hile uygulamaları yaygınlaşıyor. İşçiler de, doğal ve
haklı olarak, işverenlerin bu tavrına karşı tepki gösteriyorlar,
çeşitli biçimlerde eyleme başvuruyorlar.
İşçi eylemleri bir toplumsal enerji yaratıyor.
Günümüzün sorunu, bu toplumsal enerjinin hangi doğrultuda
gelişeceği.
Bu enerji, bağımsız ve demokratik bir Türkiye mücadelesine katkıda
bulunacak biçimde yönlendirilebilir. Bu seçenek gerçekleşirse,
ülkemizde Kemalist Devrim’in geliştirilerek korunması mücadelesinde
tüm anti-emperyalist güçlerin işbirliği ve bütünlüğü sağlanır.
Bu enerji, emperyalistlerin ve ülkemizdeki uzantıları tarafından,
Türkiye’yi zayıflatmanın ve bölücülüğün bir aracı olarak
kullanılabilir. Bu seçenek gerçekleşirse, işçi sınıfı mücadelesi
de, vatan mücadelesi de büyük zarar görür.
1908 GREVLERİNDE BÖLÜCÜLÜK
İttihat ve Terakki Cemiyeti 23 Temmuz 1908 günü Makedonya’da
“hürriyet” ilan etti.
Ancak 1908 Devrimi’nden sonraki iki ay içinde Osmanlı’da fiyatlarda
yüzde 20-30 oranında bir artış gerçekleşti. (Y.S.Karakışla, Eski
Zamanlar, Eski İnsanlar, Osmanlı Toplumsal Tarihi Üzerine Yazılar,
1876-1926, DK, İst., 2015, s.110, 116).
Bu y&uum...