Ege'nin denize çok da yakın olmayan bir kasabasında karşı
karşıya geldi iki grup.
Hafiften ölçtüler önce birbirlerini uzaktan uzağa.
Sonra yerlerini aldı taraflar.
Gerginlik büyüyecekti belli ki.
Kasabanın asıl yerlileri, çoğu kendileri de Türkmen kökenli olsalar
bile sonradan buraya yerleşmiş kaç yıllık komşuları olan Kürtlerden
yanaydı belli ki, hepsi onların tarafında kümelendi.
Misafir Türkmenler deplasmanda olmanın verdiği çekingenlikle ilk
adımı atmadı. Ne olur ne olmazdı belli değildi.
Kürtler ilk meydan okumalarını halayla başlattı. Ağır ama zorlu bir
hareket dizinini neredeyse kusursuz icra ettiler. Ardından biraz
daha hareketli olanına geçildi. O da bitti.
Çekildiler kenara mağrur ve biraz da “hadi bakalım” der gibi
misafirlerine.
Misafirler için Orta Anadolu'nun bilindik oyun havalarından biri
çalınmaya başlandı.
Sonra bir tane daha.
Türkmenler de evsahipleri gibi dikkatli, ölçülü, hatasız ve ağırdan
alıyordu.
Böyle böyle gitti bir saat kadar sırayla.
Sonra kız tarafı Kürtler en güçlü silahlarını çekme zamanının
geldiğine karar verdiler ve Şemame'de karar kıldılar.
Üç ayrı grup bu özel halayı çekmeye başladı.
Finalde en profesyonel olanlar kaldı.
Bittiğinde “tamam bu iş” der gibi mağrur oturdular yerlerine.
Evsahibi Türkmenler biliyordu başlarına geleceği ama onların da
öyle kolay taklit edilmeyecek parmak ısırtan bir oyunları vardı
neyse ki final için; Niğde yöresinden Naciye ile evsahiplerinin
üstünlüğünü kıracak bir performansla kapattılar geceyi.
Taraflar memnundu.
Hemen herkesin terden sırılsıklam olduğu gecenin sonunda, dünyaya
en yakın olduğu o gecede, ay ışığı altında gelin evinin balkonuna
asılı Türk bayrağının nazlı gölgesinde sohbet edip, dağıtılan
çerezden atıştırarak hem dinlendiler hem biraz daha
kaynaştılar.