Bir yanıyla olup biten çok açık, çok net; bir yanıyla ise öyle
bir kaos var ki zihinlerimizde.
Haklı veya çok doğru bir uyarıyı bile saldırı gibi algılamak,
rastgele bir cümleden saldıracak gedik bulduğunu sanmak, yanlış bir
haberden infaz mangaları dizmek… hepsi mümkün hepsi yaşanıyor.
Çünkü bir yanıyla olup bitenler ne kadar açık ne kadar gözlerimizin
önünde gerçekleşti, her geçen gün yeni bir delil görüntüyle ortaya
serilmeye devam ediyorsa da zihinlerimizin aynı berraklığa
kavuşması bir o kadar zorlaşıyor. Yorum, dedikodu, 'bilgi'
bombardımanı altındayız ama bunların hangisi iyiniyetli bir çabanın
hangisi kasıtlı bir çarpıtmanın uzantısı ayırd edemiyoruz. Kolay da
değil ayırmak.
Siyasetin, yargının, güvenlik mekanizmasının da işi bu yüzden
zor.
Kasıtlı olanla kaza olanı birbirinden ayırmak; tarihin en büyük
sorgulaması, soruşturması ve yargılamasına dahil edilecekle
edilmemesi gerekeni fark etmek hele bu ilk zamanlarda çok zor.
“Torpil” bulduğu için veya başka bir sebeple mi yoksa gerçekten
masum olduğu için mi suçlu listesinden çıkabilir bir insan,
anlaması hakikatten güç bir dönemdeyiz.
“Eski cemaatçi”lerden “yeni uzmanlar”a kadar bütün anlatılar
FETÖ'nün bırakın inlerine girmeye yardımcı olmayı, korkarım zaman
zaman “önleyecek” içerikler sunmakla malûl.
Özeleştiri ile eleştirinin yeri gittikçe silikleşiyor.
Böyle devam ederse bu örgütlenmenin en önemli ayakları ve
partnerleri yüzeyden savuşturulup gidecek sanki.
Olağanüstü bir vakanın ardından yaşanan sadece kanunen OHAL değil,
zaten her şey olağanüstü.
FETÖ ve işbirlikçilerinin uzmanlık alanı olan şaşırtmaca, 'sağ
gösterip sol vurma' kadar 'fırsat bu fırsat' deyip boşluk
doldurmaya kalkanlar da işi çok zorlaştırıyor.
Her şey çok açık, çok net diyorum çünkü baştan beri FETÖ'nün aynı
zamanda Gladyo olduğundan emindim, gittikçe de bu resim
netleşiyor.