Tarih, mekân, isim konusunda tekrarlara, atıflara çok önem
vermem. Ama Batılı kafasının bu işlere pek meraklı olduğunu
biliyorum. Nürnberg Mahkemeleri Naziler için önemi olan bir binanın
hemen yanıdır o yüzden. Veya Hitler Paris'i teslim alırken
kendilerine 1. Dünya Savaşı sonrası teslim olmalarını
imzalattıkları tren vagonunda imzalatır bu sefer Fransızlara. Sonra
vagonu yaktırır, ne olur ne olmaz diye. Fransızlar da savaş sonunda
vagon olmasa da aynı kalemle imza attırarak intikam alırlar.
Bulgaristan Türk azınlığa baskıyı o yüzden 19. yüzyılın son
çeyreğindeki ünlü Bulgar İsyanları'nda kilit rollerden birini
üstlendiği iddia edilen Türk ağasının köyünden başlatır neredeyse
bir asır sonra.
Batı tarihinde bu tarz tekrarlar, çağrışımlar, simgeler ararsanız
büyük bir külliyat oluşturur.
O yüzden bugün 24 Ocak ve Merkez Bankası kritik bir toplantı
yapacak diye 1980'deki kararlara atıf yapmaktan yana değilim.
Türkiye'nin sonrasını radikal biçimde etkileyen 37 yıl öncesinin
ekonomik kararlarıyla bugün alınacak olanlar arasında bir benzerlik
kurmak belki bin tane sebep yüzünden mümkün değil, gerçekçi
değil.
Yaşamakta olduğumuz hiçbir şey geçmişte yaşadıklarımıza bütün
benzerliklerine rağmen aslında hiç benzemiyor.
Benzetiyor olmamız bizim zaafımız…
Yaşadığımız karmaşa ve bunun uzantısı tartışmalar bir yanıyla
dünyada ve bölgemizde olup bitenlerin doğru yansımasıyken bir
yanıyla da bilim ve teknolojideki kritik sıçramaları ıskalama
tehlikesi yaşamamızla ilgili.
Ölçülebilir, rakamlara vurulabilir, somut, elle tutulur gözle
görülür alanlarda ileriye gitmeye devam eden ülkelerle aramızdaki
makas açılıyor. Testler, istatistikler, rakamlar bunu söylüyor. Ama
bunlar telafi edilemez şeyler değil.