Vakfın ebedî olması
lâzımdır... Vakfedilen mal, vakfedenin mülkünden
çıkar...
Burhâneddîn İbrâhîm Trablusî
hazretleri Hanefî fıkıh âlimidir. 853 (m. 1449)’da Trablusşam’da
doğdu. Şam’da meşhur fıkıh âlimlerinden ilim tahsil etti. Sonra
Kahire’ye yerleşti. Eşrefiyye Medresesinde müderrisliğe tayin
edildi. 922 (m. 1516)’da Kahire’de vefat etti. “el-İs’âf fî
ahkâmi’l-evkâf” isimli eseri, vakıflara ait hükümleri bildirir. Bu
kitabında şöyle anlatır:
Vakıf, mükellef kimsenin, kendi
mülkü olan malûm mütekavvim malının menfaatini, bir şarta
bağlamadan, müslim veyâ zimmî, bütün veyâ belli fakîrlere terk
etmesidir. İmâmeyne göre, vakfedilen mal, vakfedenin mülkünden
çıkar. Vakıf, ibâdet değil, kurbettir. Sevap kazanmak niyeti ile
yapılan mübâhlara (Kurbet) denir. Vakfedilen maldan yalnız veyâ en
sonra bir mescidin veyâ fakîrlerin faydalanmasını bildirmek
şarttır. Âdete göre zenginler de istifâde edebilir. Malını vakfeden
kimse, bunu hâkime tescîl ettirdikten yâhut mütevellîye teslîm
ettikten sonra, vazgeçemez. Öldükten sonra...