"Resûlullah ile tevessül etmek, ondan şefâat istemektir. Ehl-i
sünnetin faziletindendir"
Takıyyüddîn ibn-i Kudâme hazretleri Hanbelî mezhebi fıkıh
âlimlerindendir. Kâdı’l-kudât idi. 628 (m. 1231)’de Şam’da doğdu.
715 (m. 1316)’da vefât etti. 705 (m. 1305) senesinde İbn-i
Teymiyye’nin bozuk yolu meydana çıktığı zaman, Takıyyüddîn İbni
Kudâme devamlı olarak Ehl-i sünnet itikâdında olmanın faziletini,
kıymetini anlatmıştır. Bu hususta buyurdu ki:
Resûlullah ile tevessül etmek, yani istigâse etmek, ondan şefâat
istemektir. Bu ise güzel bir şeydir. Önceki ve sonraki İslâm
âlimlerinden hiçbiri buna karşı bir şey dememiştir. Yalnız İbni
Teymiyye bunu inkâr etti. Böylece doğru yoldan ayrıldı. Kendinden
önce gelen âlimlerden hiçbirinin söylemediği bir bid’at çıkardı. Bu
bid’ati ile Müslümanların diline düştü. Resûlullahın ismi ile kasem
ederek, yani 'Resûlullah hakkı için' diyerek, Allahü teâlâdan bir
şey istemenin câiz olduğunu, İbni Abdüsselâm uzun
bildirmektedir.
Resûlullahın vârisi olan evliyâ ile de kasem câiz olduğunu,
Ma’rûf-i Kerhî bildirmekdedir. Herhangi bir müctehidin câiz olur
dediği bir şeyi yapana mâni olmamalıdır. Çünkü dört mezhepten
birini taklit etmek câizdir. Bunun için, kabir ziyaret edenlere,
evliyânın mezarları ile teberrük edenlere, hastası iyi olmak için
veyâ kaybolan eşyayı bulunmak için bunlara nezir yapanlara mâni
olmamalıdır. Adak yaparken, evliyâya adak demek mecâz olup, türbeye
hizmet edenlere adak demektir. Fakire zekât verirken ödünç
verdiğini söylemek gibidir ki, böyle söylemenin câiz olduğu
bildirilmiştir. Burada söze değil, manaya bakılır. Bunun gibi,
fakire verilen hediye, sadaka olur. Zengine verilen sadaka da
hediye olur.
Evliyânın kabirlerine nezir yapılırken, onun çocuklarına veya
talebesine yahut orada bulunan fakirlere sadaka olması gibi başka
bir (Kurbet), yani, başka bir hayır niyet edilirse, bu nezir
sahihtir. Böyle nezirlerin, niyet edilen kimselere verilmesi
lâzımdır. Şimdi türbelere yapılan nezirlerin hepsinde böyle
niyet