"Kâfirlerin dünyada yaptıkları iyi işleri, çölün ilerisinde
görünen serâba benzer."
Şemseddîn Muhammed Cevcerî hazretleri Şafiî mezhebi fıkıh
âlimlerindendir. 821 (m. 1418)’de Mısır’da, Cevcer’de doğdu 889 (m.
1484)’de vefât etti. Bir sohbetinde buyurdu ki:
Îmanı olmayan kimse, dünyanın her iyiliğini yapsa, faydasını
görmez. Nûr sûresi otuzdokuzuncu âyetinde meâlen, (Kâfirlerin
dünyada yaptıkları iyi işleri, [insanlara faydalı keşifleri], çölün
ilerisinde görünen serâba benzer. Susuz kalan adam onu uzaktan su
sanır. Fakat yanına varınca, umduğunu bulamaz. Kâfirler de kıyâmet
günü, dünyada yaptıkları iyilikleri serap gibi yapan, yani yok eden
Allahı bulur ve hesabını O’na verir) ve İbrâhîm sûresi onsekizinci
âyetinde meâlen, (Allaha iman etmeyenlerin yaptıkları faydalı
işler, fırtınalı bir günde rüzgârın savurduğu küller gibidir.
Âhirette o işlerin hiçbir faydasını bulamazlar) ve Furkan sûresi
yirmiüçüncü âyetinde meâlen, (Kıyamet günü onların iyi işlerini,
bizim için yapmadıklarından kimler için yaptılar ise, onlara doğru
saçılan ince toz hâline getiririz) ve Kehf sûresi yüzüçüncü ve
sonraki âyet-i kerimelerinde meâlen, (Emekleri en ziyade boşa
gidenleri haber verelim mi? Onlar dünyada güzel iş yaptıklarını
sanır. Halbuki boşuna uğraşan kimselerdir. Onlar, Rablerinin
âyetlerine ve kıyamette Onun huzuruna çıkacaklarına inanmadılar.
Biz de onların iyiliklerini yok ederiz. İyilikleri ile
kötülüklerini ölçmeyiz) buyurulmaktadır.
Kâfirlerin dünyada yaptıkları iyiliklerin yok olacağını bildiren
âyet-i kerimeler, bu iyiliklerin onlara sevap ve fayda
vermeyeceğini gösteriyor ise de, bazı âlimlerimize göre, Bekara
sûresindeki seksenaltıncı ve İmrân sûresindeki (Onların azâbı
hafîfletilmeyecektir) meâlinde olan seksensekizinci âyet-i kerime
gösterilince, zaman bakımından hafîfletilmeyecek, sonsuz azap
göreceklerdir demişlerdir. Bu âlimler, Enbiyâ sûresinde,
kırkyedinci âyet-i kerime olan, (Kıyâmet günü adalet ölçüsünü
ortaya koyarız. Kimseye bir zulüm yapılmaz. Hardal dânesi kadar
iyilik eden karşılığına kavuşur) meâlindeki ve (Zerre miktarı
iyilik yapan onun karşılığını bulur) meâlindeki âyet-i kerimelere
dayanmaktadırlar.