Bu kâinatı, bu düzen üzere
yaratanda kusurlu sıfatların bulunması olacak şey
değildir!..
Ebu Hâmid Muhammed Remlî
hazretleri Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 819 (m. 1416)’da
Filistin’de Remle’de doğdu. 888 (m. 1483)’de Kâhire’de vefât etti.
Bir dersinde, Sünnet-i seniyyeye uygun itikâdı şöyle
anlattı:
“Resûlullah efendimizden
(sallallahü aleyhi ve sellem) sonra insanların en üstünü ve en
hayırlısı, Hazreti Ebû Bekir’dir. Sonra Ömer-ül-Fârûk, sonra
Osmân-ı Zinnûreyn ve sonra Aliy-yül-mürtezâ’dır (radıyallahü
anhüm). Bu dört büyük zât, insanları hidâyete götüren Hulefâ-i
râşidîn olup, zamanındaki müminler tarafından her birine halife
olarak bîat edilmiştir. Bîat edildiği günde halifeliğe onlardan
daha lâyık bir kimse yoktu. Resûlullah on kişinin Cennetlik
olduğunu haber verdi. Bunlar Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talhâ bin
Ubeydullah, Zübeyr bin Avvâm, Abdurrahmân bin Avf, Sa’d bin Ebî
Vakkâs, Sa’d bin Zeyd ve Ebû Ubeyde bin Cerrâh’tır (radıyallahü
anhüm).
Hazreti Ebû Bekr’in kızı Âişe-i
Sıddîka, Resûlullahın mübârek hanımıdır. O, bütün kirlerden uzak ve
her türlü şüpheden temizdir. Resûlullahın bütün hanımları,
müminlerin tertemiz olan anneleridir. Hazreti Mu’âviye bin Ebî
Süfyân, Allahtan gelen vahyin kâtibi ve O’nun emîn saydığı bir
kimsedir.
Bu nizâmı yaratan Allahü teâlâ,
(Hayy) diri, (Âlim) bilici, (Kadir) gücü yetici, (Mürid) dileyici,
(Semî’) işitici, (Basîr) görücü, (Mütekellim) söyleyici ve (Hâlık)
yaratıcıdır, ölmek, câhil olmak, gücü yetmemek, sağırlık ve körlük,
söyleyememek birer kusurdur ve utanılacak şeylerdir. Bu kâinatı, bu
düzen üzere yaratanda ve yok olmaktan koruyanda böyle kusurlu
sıfatların bulunması olacak şey değildir. Allahü teâlâyı müminler
âhırette, cihetsiz olarak ve karşında bulunmayarak ve nasıl olduğu
anlaşılmayarak ve ihâtasız, yani bir şekilde olmayarak
görecektir. Nitekim Peygamerimiz “Kıyâmet günü Rabbinizi,
ondördüncü ayı gördüğünüz gibi
görürsünüz” buyurdu.