“Bu, bedenî zafiyetimi
jimnastikçi, atlet ve atıcı olarak telafi ettim okuyup subay
oldum...”
Biricik annem sınavı kazanmam
için benden daha heyecanlıydı. Ama mukavemet koşusunda dalağım
şiştiği için başta en önde giderken en sonda kalarak yarışı
kaybetmeme çok üzülmüş, ağlamaya başlamıştım. Beni gören
anneciğim de ağlıyordu. Dedim ki;
“Anne ağlama! Şimdi yüksek atlama
yaptıracaklar inşallah onda muvaffak olurum.”
Çıtayı 90 cm
yükseğe koydular. Sırası gelen çocuklar çekirge gibi sıçrayıp
çıtayı aşıp gidiyor. “Eh bu kolaymış” dedim, onlar böyle kolayca
atlayıverdiler, ben de atlarım, diye yüksek bir moral ile şöyle bir
gerildim, gerildim “aaa” çıta alçaldı.
Koştum koştum alçak çıta, ben
yaklaştıkça yükseldi. Tam çıtanın önünde “zınk” diye durdum. Çıta,
tam göğsüm hizasında…
“Ne oldu?” dediler,
“Ayağım uymadı”
dedim.
“Haydi iki hakkın kaldı”
dediler.
Ben yine gerildim, gerildim bir
koştum ki fırtına gibi malum çıta yine yükseldi, hızımı alamadım,
çıtanın altından geçtim.
“Oğlum çıtanın üstünden
geçeceksin, altından değil” dediler.
Sanki ben bilmiyor muyum
neresinden geçeceğimi?!.
“Haydi, son hakkın git ve
atla!”
Yahu ben de biliyorum amma ne
yapayım boy bir otuz. Eh artık yeter rezil olduğumuz dedim,
bir yanda gözü yaşlı annem, diğer yanda ben atlayacakken yükselen
kalleş bir çıta. “Artık ne olursa olsun” dedim koştum, koştum
kendimi kaldırıp çıtanın üstüne attım. Çıta tam ortadan yamulup
ikiye katlandı. Ben kırmadım amma nasıl olsa alüminyumdan olduğu
için düzeltirlerken onların elinde kırılacaktı. Olsun ben
atlayamadım ama hain çıtadan da intikamımı aldım!
Anneme, “üzülme anneciğim, sen
beni hiç dışarı oynamaya bırakmıyordun ‘terbiyem bozulmasın’ diye
dizinin dibinden ayırmıyordun ya, işte şimdi muhallebi çocuğu
olmanın dezavantajını yaşıyorum!..
Sırada 100 metre koşusu var
“artık bunda bir madalya kazanırız” dedim. Ve nihayet bu sınavda
gereken başarıyı göstererek koşuyu üçüncü olarak bitirdim. Yalnız
ufak bir ayrıntı var onu anneme söylemedim. Kronometre ile zaman
tutarak bizi üçer üçer koşturuyorlardı. Böylece ben de üçüncü
olabilmiştim.
Sonra ne mi oldu?
Yetim olduğum için beni okula
aldılar. Bu bedenî zafiyetimi jimnastikçi, atlet ve atıcı
olarak telafi ettim ve okuyup subay oldum. Dul olan ve beni
okutabilmek için çocuk bakıcılığı yapan anneciğime
baktım...
Mustafa
Beşdere-İstanbul