Kızı aramaya çıkan aileler yavaş
yavaş evlerine çekilirken, çaresizliği yaşıyorlardı...
Yıllar önceydi… Hiç unutamadığım
bir gündü… Çünkü bahar mevsimi olmasına rağmen sabah kalktığımda
gökyüzünün kapkara bulutlarla kaplı olduğunu görünce, içimize bir
sıkıntı geldi... Öğleye doğru, bardaktan boşanırcasına yağan
yağmur, köylüyü çaresiz bırakmıştı. Kısa bir süre içinde,
ortalık sel suya gitmişti... Evlerimizin önünden akan minik
dere sele dönmüş ne varsa önüne katmış götürüyordu.
Bu hengâmede birtakım sesler
duydum... Hepimiz dışarı çıktık... En son bizim haberimiz olmuş
meğerse... Elleriyle dizini döven M. Ali Amca'nın hanımına
rastladık... Zavallı iki gözü iki çeşme ağlıyordu...
İki kızından birini
bulamıyorlardı. Sel suyuna kapıldığından endişe duyuluyordu. Bütün
köy halkı, kaybolan minik yavrunun ölü veya dirisini arıyordu... Bu
arada, sel suyu yavaş yavaş çekilse de minik yavruyu bulamadılar.
Kızcağız hiçbir yerde görünmüyordu...
Fakat dikkatimizi çeken bir durum
daha vardı ki, kızın babası M. Ali Amca, dili dişi kilitlenmiş bir
türlü konuşamıyor, konuşamadığı gibi ağlayamıyordu
da...