Dışarıda yağmur dinecek gibi
değil. “Vakit girmiş iken ikindi namazımı kılayım”
dedim...
Birçok görmeyen gibi ben de,
Emirgan Reşit Paşa’daki rehabilitasyon merkezinde ilk önce temel
eğitim almış, daha sonra da mesleki eğitime kalmıştım. Yaşadığım bu
olay da, Çağrı Merkezi Eğitimi aldığım ikinci dönemde
oldu.
Yağmurlu bir cuma günü... Dersler
bitmiş, gidecek olanlar evlerine dağılıyor, şehir dışından gelenler
ya da eve gitmek istemeyenler de okulda kalıyordu. Her hafta olduğu
gibi, yine bu hafta ben de eve gitmek için hazırlanacak ve yola
çıkacaktım. Odaya gidip pencereyi araladığımda, şarıl şarıl yağan
yağmurun sesini duydum. Yok... Yola çıkamazdım elbette. Biraz
bekler, yağmur dindiğinde çıkardım. Ola ki yağmur dinmedi, kalırdım
bu hafta. Cumartesi gidip pazar dönmek işime gelmezdi. Pencerenin
hemen önündeki yatağımın üzerine oturup telefonumu elime aldım ve
internete girip vakit geçirdim.
Ben bu şekilde oyalanıp dururken,
ikindi ezanı okunmaya başladı. Dışarda yağmur devam ediyor; dinecek
gibi değil. “Hazır vakit girmiş iken ikindi namazımı kılayım”
dedim. Bu kararı verdiğim anda içimden bir ses de sanki beni
destekler gibi "sen en mühim işi yaparsan Allah da senin işini
kolaylaştırır” diyordu. Bu kesinlikle bir pazarlık konusu değildi
tabii ki. Böyle yaparsam her şey yolunda gider, onun için namazı
kılıp gitmek daha çok işime gelir diyerek sözde uyanıklığa
gitmemiştim. Büyüklerin sözünde bir hikmet vardı ve ben buna adım
gibi inanıyor, inandığımı yapmak istiyordum. Bütün bunları
düşünürken, hatırıma Gönül Pınarı programında Osman Ünlü Hocamızın
anlattığı bir hatıra geldi.
İmam-ı Rabbani Hazretleri'nin bir
mektubundan nakil yapmıştı önce:
"Bizi seven kardeşim! Vakit
keskin bir kılıç gibidir. Yarına çıkacağımız belli değildir. Mühim
işleri bugün yapmalı, mühim olmayanları yarına bırakmalı; aklı olan
böyle yapar."
Bu nakilden sonra şöyle
anlatmıştı:
"Öğretmendim. Konya'ya yaz tatili
için gitmiştik. Nüfus cüzdanlarının değiştirilmesi gerekiyordu.
Orada bir zamanlar Masum Kitabevi vardı. Kitabevinin başında Allahü
teâlâ rahmet eylesin bir arkadaş vardı. Cuma namazını kıldıktan
sonra kitabevine gittim. Dedim ki: "Ben çarşıya gidiyorum. Posta
ile gönderilecek kitap varsa götüreyim." Onlar hazırladılar. Saat
15.30'a kadar dolmuş bekledim. Oraya geldiğimde saat 16.00 oldu.
Tam karşımda hükûmet binası, sağımda PTT... Bir an kararsız kaldım
orada. Önce hangisine gitseydim? DEVAMI
YARIN
Dışarıda yağmur dinecek gibi
değil. “Vakit girmiş iken ikindi namazımı kılayım”
dedim...
Birçok görmeyen gibi ben de,
Emirgan Reşit Paşa’daki rehabilitasyon merkezinde ilk önce temel
eğitim almış, daha sonra da mesleki eğitime kalmıştım. Yaşadığım bu
olay da, Çağrı Merkezi Eğitimi aldığım ikinci dönemde
oldu.