“Herkesin kendine özel hâlleri
durumları vardır, ben de yaşadığım bir özelimi
paylaşıyorum...”
Dayım birkaç defa köyden
hastaneye gelmişti. Ben de her hastalandığında kendisini ziyaret
ederdim. Şifa bulması için Allaha dua ederdim.
Son gelişinde geç haberim oldu.
Hastaneye gittiğimde torunu başındaydı. Bir tarafı felçliydi. Beni
bile tanımakta zorlandı.
İkinci defa ziyaretine gittiğimde
yoğun bakıma alınmış. Yoğun bakımdaki hastaları kimseye
göstermiyorlar. Bu da bir garip durum ama elimizden bir şey
gelmiyor. Hâliyle yüzünü göremeden eve geri döndüm. Cuma gününü
beklemeye başladım.
Mevsim sonbahardı kasım ayı idi.
Cumayı cumartesiye bağlayan geceydi… Akşam ezanından sonraydı.
Dokuzuncu saatti yani… “Kenz’ül Havas''tan öğrendiğime göre
“kurtuluş saati” saat üçte… Yetmiş bir defa “salât-ı Nariye” de
denilen “salât-ı tefriciye” duasını okumaya başladım.
Saat üçü yirmi bir geçe de
okumalarımı bitirdim… O anda içimde bir garip hâller olmaya
başladı. Gözümün önüne bir tabut geldi ve ilham hâlinde “salevatı
şerife çekmiyorlar” diye bir ses duydum. Dayım hastaneye yatalı
yirmi beş gün olmuştu. Bu ruh hâliyle içimden kendi kendime “Gaibi
ancak Allahü teala bilir ama herhâlde beş on gün daha
yaşayacak gibi...” dedim. Sonra yattım. Sabah namazında kalkıp
namaz sonrası kahvaltı hazırlamaya başlamışken telefonum çalmaya
başladı. Arayan kardeşimin eşiydi. Bu saatte çalan bir telefon pek
de normal bir telefon olamazdı. Nitekim dayımın vefat ettiğini
söylüyordu. Kardeşim de hastaneye gitmişti. “İnnâ lillahi ve innâ
ileyhi raciûn” dedim. Ben de alelacele bir şeyler atıştırdıktan
sonra doğruca hastaneye gittim.
Dayımın oğlu ne zaman vefat
ettiğini kardeşime anlatıyordu. Saat tam üçü yirmi bir geçe dayımın
can verdiğini yani teslim-i ruh ettiğini söyledi. İçim bir hoş oldu
ama onlara bir şey demedim.
Sevgili Peygamberimizin ismine
hürmeten onu Osmanlı doğrudan söylemek yerine “Mehmet” demiş ve bu
ismin faziletlerinden dolayı dualarda kullanmış. Ölümü kimse
kendine konduramaz ve kimse ölmek istemez. Ama illaki her nefis bir
gün ölümü tadacaktır. İnananlar için şu da bir hakikattir ki ölüm
insanın kurtuluşu olur. Azhab suresinin üçüncü ayetiyle hatırama
son veriyorum: “…Ve tevekkül âla’Allah ve Kefâ billahi
vekilâ.”
Saadet Sakallı