“Tırsmıştım ama geri dönüşü de
yoktu. Kamyon gelmişti. Şoför kaba bir sesle sordu...”
Yıllar önceydi. Ankara’dan
mobilya için lazım olacak kereste almak üzere İstanbul’a gelmiştim.
Bir kamyon mal götürecektim. Ambarlar’da bulunan tanıdık bir
nakliye firmasını aradım. Durumu anlatıp bana bir kamyon
göndermesini söyledim. Ardından ekledim:
-Şoförü tanıdığın birisi mi? Eğer
öyleyse ben kamyonla gitmeyeyim. Yorgunum. Otobüsle
döneyim.
-Şu an tanıdık şoför elimde yok.
Göndereceğim kimseyi tanımıyorum.
-Peki, hayırlısı
olsun, dedim.
Mecburen ben de kamyon ile
gidecektim. Gele gele çift dingilli kırmızı kocaman bir MAN kamyonu
geldi. Kamyon heybetliydi ama içinden inen şoför kamyondan daha
heybetliydi. Pos bıyıklı, gür ve çatık kaşlı, çam yarması gibi bir
herif… Maşallah ne insanlar var… Ağzındaki sigaradan çıkan koyu
mavi duman kaşlarının arasından süzülüp göğe doğru yükseliyorken
heykel gibi oluyordu.
Daha adamı görür görmez içim cızz
etti. Bu adamla bu akşam yola çıkıp tâ Ankara’ya bu kamyon ile
nasıl yolculuk edecektim? Tırsmıştım resmen. Ama artık geri dönüş
yoktu. Kamyon gelmişti bir kere. Şoför kaba bir sesle
sordu:
-Ankara’ya bu adresten kereste
gidecekmiş, siz misiniz sahibi?
-Evet benim, işte şu depodan
yüklenecek.
Şoför kamyona gitti hiç
konuşmadan. Koca kamyon büyük bir homurtuyla manevra yapıp geri
geri gelmeye başladı deponun önüne. Büyük bir homurtuyla da
yaklaşıp durdu.
Biz oradaki işçilerle keresteyi
yüklerken o, kamyonun içinde oturmuş fosur fosur sigara
içiyordu. Yaklaşık bir saat içerisinde keresteyi yüklediler.
Yolculuğa hazır hâle geldik. Üzerine brandayı çektik. Tabii
kamyonun arka kapağı kapanmadı. Düz satıh olsun da daha fazla mal
alsın diye.
“Tamam şoför bey gidebiliriz”
dedim.
Çıktık yola… İstanbul o yıllarda
bu kadar yoğun değildi. Bir saate çıkmıştık Ankara yoluna…
Çıkışından itibaren her hareketi benim dikkatimi çekmeye
başlamıştı. Her davranışından işkilleniyordum. Yani kendi kendimi
kurmaya başlamıştım. O zaman Bolu Tüneli yapılmamıştı. Zaten biz de
tünelden gitmeyecektik. Dedim ki içimden:
“Bu adam gece dağ başında beni
tutup arabadan aşağı atsa kimsenin ruhu duymaz!..”
Şu düşündüğüm şeye bak! Ben böyle
kendi kendimi kurarken adam İzmit’i biraz geçince bana hiç sormadan
hiçbir şey söylemeden direksiyonu bir kamyoncu parkına
çeviriverdi... DEVAMI YARIN