“Herkesi şaşırtan o olaydan sonra
bu iki meczubu bir daha o civarda gören olmamıştır...”
Bu anlatacaklarımı annemden
dinlemiştim... Yıllar öncesinde bizim Kırıkhan’da yaşanmış bir olay
bu. Kırıkhan’ın yaşlılarının iyi tanıdığı iki meczup varmış
şehirde. Halk bunları biliyormuş. Tabii ki deli olarak
biliyormuş. Zaten onların da kendilerini akıllı olarak göstermek
gibi bir derdi yokmuş. Çünkü kılık kıyafetleri, yaşayışları
gerçekten meczup yaşayışıdır.
Bunlardan birinin adı Bestami
imiş, diğerinin adı Selim... Selim sağır ve dilsizmiş. O
yıllarda konuşma ve duyma engellilere verilen eğitim ne gezer…
Hâliyle garibim insanlara isteklerini el kol hareketleriyle ifade
etmeye çalışırmış. Tabii kimseye zararı olmadığı için de
çevresindekilere bir bakıma maskot olmuş. Onu normal vakitlerde
arayanlar yol kenarlarında banketlerin temizlenmesiyle uğraşırken
görürmüş.
Peki diğer meczup ne iş yaparmış?
Yani Bestami olanı… O pek iş filan yapmaz, üzerinde pijama,
boynunda bir iki farklı renkte kravat şehirde dolaşır
dururmuş...
Bir gün Kırıkhan’da kurulan
pazara bir köylü kadın bir güğüm süt ile gider. Kadıncağızın amacı
sütü satarak evine alışveriş yapmak.