“Takı dedikleri, para dedikleri şey, bir zavallı çocuğun
hayallerinden çok mu önemliydi?”
Mesele anlaşılmıştı. Kendi çocuklarının sünnet düğününde Murat’ın
da sünnetini yaptırmak isteyen aile öte yandan düğünde gelen
davetli hediyelerinin sadece kendi çocuklarına kalmasını
istemişlerdi.
Bu bakımdan kına gecesinde o komşunun oğluyla birlikte Murat da
bulunmamalıydı. Bulunur ise gelen davetlilerin vereceği hediyelerin
bir kısmı Murat’a gidebilirdi. Hepsi kendi oğullarına kalmalıydı.
Öyle düşünüyorlarmış
Devam etti Murat: “Ben sadece pazar günü gidip Ercan sünnet olurken
arada sünnet olacağım. Sonra da beni eve getirecekler...”
Kendimi tutamayıp ortaya atıldım:
“Peki evde sana kim bakacak Murat?”
Annesi evde felçli olan Murat omuzlarını hafifçe yukarı kaldırıp
dudak büktü.
Annem “Çaresizliğin gözü kör olsun” diye ağlıyordu. Ağzımızı bıçak
açmıyordu. Murat gözleri dolu dolu bizim vereceğimiz kararı
bekliyordu. Takı dedikleri, para dedikleri şey, bir zavallı çocuğun
hayallerinden, ümitlerinden sevincinden çok mu önemliydi?
Demek bunun için Murat’ı kına gecesine istememişlerdi. Murat niye
arkadaşları gibi giyinip dolaşmasın, pırıl pırıl sünnet kıyafetleri
giymesin, niçin zevk ve mutluluğu tatmasındı? Bu hayalleri öldüren
şey parasızlık mıydı? Nasıl oldu bilmiyorum, yerimden fırladım:
“Aman siz de! Düşündüğünüz şeye bakın! Biz balkonu hangi gün için
yaptık ki? Güzel bir hazırlık yaparız, eşi dostu çağırırız.
Kadınlar kendi aramızda eğleniriz. Murat’a da sünnet kıyafeti
giydiririz. O kıyafetle üç dört saat dolaştırır sonra kınamızı
yakarız...”
Fikrimi herkes çok beğendi. Ama ortada sünnet kıyafeti yoktu. Murat
heyecanla cevap verdi: