“Cevap veremeden
süratle yandaki odaya kaçarak ona göstermeden hüngür hüngür
ağladım...”
Teğmen olarak 1982 yılında
Isparta'ya tayin olmuştum... Aynı gün bana evlerinin yanında bir ev
buldular. Evlerine yemeğe daveti bir gün aksatsam kapımda iki
çocuğu ve kocası hesap(!) soruyorlardı…
Davetlerine gitmediğim zaman
kendimi suçlu hissedeceğim bir samimiyetle beni âdeta esir
almışlardı...
Üç oğlu da edep timsaliydi.
Kocası çok renkli bir hayattan "turbo mübarek" bir moda geçmiş,
cömertlik numunesi, evvel zaman bıçkını, baldudak Eyüp Abimiz;
nam-ı diğer "Sultan"dı... Kaldığım iki sene boyunca Isparta'da
kendi evlatlarından daha "torpilli" bir hayat yaşattılar bana.
Sanki menkıbelerden çıkıp gelmiş, cömert, güler yüzlü, sabırlı bir
ablamdı, daha doğrusu sanki annemdi...