“Beni görünce çok sevindi ve
hemen derslerimi sordular. Ben de durumu arz ettim...”
Üsküdar’da, rahmetli Necati
Özfatura Abi'mizin kiracısı olarak kalırken altlı üstlü oturduğumuz
zarif edep timsali kıymetli arkadaşım Ali Rıza Ağabey'in yaşadığı
hadise aynen şöyledir:
“1972 yılında Eskişehir’de İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi 3. sınıfında okuyorum. Daha başarılı olmam için bazı önemli dersleri gece bölümünde de takip ettiğim hâlde maalesef sene sonunda 13 dersten ancak bir tanesinden geçip 12 dersten kalmıştım. Başarılı olduğum tek ders ise sadece 25-30 sayfalık hocanın verdiği nottan ibaret bir dersimizdi.
“1972 yılında Eskişehir’de İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi 3. sınıfında okuyorum. Daha başarılı olmam için bazı önemli dersleri gece bölümünde de takip ettiğim hâlde maalesef sene sonunda 13 dersten ancak bir tanesinden geçip 12 dersten kalmıştım. Başarılı olduğum tek ders ise sadece 25-30 sayfalık hocanın verdiği nottan ibaret bir dersimizdi.
Okul bitince tatil için son
derece üzgün ve mahcup hâlde memleketime gittim. Fakat ikmal
(bütünleme) imtihanlarına daha iyi çalışabilmem için ailemin
ısrarlı isteği üzerine tatilimin bitmesine daha bir ay varken
Eskişehir’e dönmek mecburiyetinde kaldım. 12 ders kitabının hemen
hepsi çok kalın kitaplardan oluşuyordu. Geniş hacimli bu kadar
derse ne kadar ciddiyetle çalışsam dahi sınıfımı geçeceğime
inanamıyordum. Sınıfımı geçebilmem için, o zamanki sisteme göre
borçlu geçme hakkına sahip olduğumuz bir ders dışındaki 11 dersin
tamamından başarılı olmak zorunda idim.
Aileme karşı mahcubiyetimden
derslerime olabildiği kadar çalışıyordum ama sınıfımı
geçebileceğime dair ümitsizlik had safhada idi. Çalışmaktan bitkin
düştüğüm bir gün akşam Eskişehir Akarbaşı Camiine yatsı namazımı
kılmaya gitmiştim. Bütün tanıyanlarının çok sevdiği, her sohbetiyle
bizleri değişik âlemlere götüren çok kıymetli büyüğümüz Necati
Abi'mle karşılaştık.
Beni görünce çok sevindi ve hemen
derslerimi sordular. Ben de durumu kendilerine kısaca arz ettim. O
kadar hassas ve merhametli oldukları hâlde dinledikten sonra hiç
üzülmemeleri dikkatimi çekmişti. Hemen dedi ki: