Gördüğüm rüyanın etkisiyle, evden çıkarken anneme sıkıca
sarıldım: “Hakkını helal et!”
O gece gördüğüm kâbus dolu rüyadan nefes nefese uyanmış, kan ter
içinde kalmıştım... Rüyamda, kırmızı bir otomobil bana çarpmış ve
olay yerinde ölüvermiştim. Sabaha karşı gördüğüm rüyadan sonra
uyuyamadım. Kalktım, üzerimi giyindim. Ölüme hazır olmak
düşüncesiyle tertemiz olmaya özen gösteriyordum. Gördüğüm rüyanın
etkisiyle, evden çıkarken anneme sıkıca sarıldım:
-Anne hakkını helal et!..
-Ne o kızım? Bugün sende bir değişiklik var.
-Sen helal et anne… Ne olur ne olmaz.
Beni böyle üzgün görmek annemi de üzmüştü. Kendisine sarılıp
vedalaşırken o neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu.
Okula giderken müthiş bir yağmur yağıyor, yol kenarlarında göletler
meydana getiriyordu. Öyle duygusallaşmıştım ki yağmurdan dahi
yorumlar çıkarıyor, minik göletlerin üzerinden sekerken, cenazemin
suyunun ısıtıldığını görür gibi oluyordum. Hayatta insanın ölümü
beklemesi kadar zor bir şey olmasa gerek.
Okula gelince gördüğüm rüyayı bir iki arkadaşıma anlattım. Benim
gerçekten de ölümü beklediğimi fark edince, hepsi önce bir kahkaha
atmış ardından da:
-Kızım sen iyi misin? Hiç rüyada gördün diye ölünür mü,
demişlerdi.
Kimse o rüyayı önemsemiyordu ama ben yine de eşyalarımın arasına
bir not yazıp bırakmıştım. Düşüncem, eğer ölürsem bunu bilmelerini
istiyordum.
O sabah, derslerde hiçbir konuyu anlayamamıştım. Öğretmenlerin
konuşmaları, havaya kaldırılan parmaklar hepsi bir rüya gibiydi.
Benim için tek gerçek vardı, ölümü beklemek.