“Biraz daha yaklaştığımızda
köyümüzden Recep Emminin oğlu İsmail olduğunu fark
ettik.”
Köyümüzde hemen herkesin
gördüğünde hâl hatır sorduğu ama görmek ve görünmek istemediği bir
komşumuz vardı.
Adına KoIbüken derlerdi... Tonoz
köyünde kimse onunla cebelleşmek istemez, hep alttan alarak
uzaklaşırlardı... Elbette köylüler ondan değil ağzının bozuk
oluşundan, belâlı bir tip oluşundan çekiniyorlardı… O zamanlar kırk
yaşında vardım. Bir sabah, şehre sebze ve yağ götürecektim. Malum
köylüler bu ürünlerini satar, kazandığı parayla da kendine lâzım
olan giyim kuşamı alırdı. Köyden atın üzerinde yola koyulmuşken
yanıma Kolbüken yaklaştı. O da atın üzerindeydi. Pazara birlikte
gitmek zorunda kalmıştım onunla... Neyse artık, ne derse “He” deriz
idare ederiz diye düşündüm... O gün ikindiye kadar elimizde ne
varsa sattık. Kolbüken o parayla kendine beyaz bir mintan bir de
paçaları düğmeli, yukarısı büzgülü pantolon almış ve mağazada
giyinmişti... Gösterişe merakı vardı... Tabii köye dönüşümüz de
beraber olacaktı. Yol boyu at sırtında, şuradan...