“Müslüman ismi taşıyordum ama o
güne kadar oruç diye bir şey duymamıştım” diyordu
Kamber...”
Mustafa Güneş Ağabeyin ardından
onunla ilgili bir iki hatırayı anlatmaya bugün de devam
ediyorum...
Bu arada sohbet başladı da
yarılandı bile, asr-ı saadet yıllarından, meşayıh-i kiramdan, Türk
sultanlarından ve kendi başından geçenlerden bir demet sundu ki
doyamadık tadına.
Mesela bir hadise kaldı benim
aklımda. Birkaç arkadaşı Gümüşhacıköy taraflarına gitmişler. Maksat
hayır hasenat. Hatırlar mısınız bilmem Ecevit devrinde benzin
sıkıntılıydı, bulamazsan kalırsın yollarda. Nitekim bunların da
ikaz lambası yanıyor, çok çok 20-30 km gider daha. Merzifon
civarında bulmayı ümit ediyorlar ama uğradıkları istasyonların
hiçbirinden ses çıkmıyor. Hava soğuk sabah mesaileri var, bir
şekilde ulaşmak zorundalar Çorum’a.
Dur boşa alalım, dur kaptıralım.
Dur şu yokuşu inelim hızıyla sardıralım rampaya. Direksiyonda Ahmet
Âşık abi, “ha Anadol ha” deyip direksiyona...