"Cebinden 20 TL’lik banknotu
seçti. Kâğıt paranın arka yüzünü çevirdi ve sordu.”
Yaklaşık on sene önceydi…
Bakırköy Meydanı'nın hemen sağ tarafında Taksim minibüslerinin
bulunduğu durağın sonunda, köşedeki hoş camiydi. Geniş bahçesiyle,
ortada duran kullanımlı şadırvanıyla, kümbetiyle, uyumlu
minaresiyle kutu gibi bir cami... İkindi namazı için gitmiştik iki
arkadaş... Namaz sonrası o ayakkabıları bağcıklı olduğundan geride
kalmıştı. Ben bir iki dakika erken çıkmıştım. Caminin tenha
bahçesinde seksen yaşlarında yaşlı bir köylü ile hemen yanında
ellili yaşlarda bir beyefendi vardı. Beyefendi kılık kıyafetiyle
1960'lı yılların öğretmen ya da bürokrat tipine benziyordu. Yaşlı
amcanın kılık kıyafetinin aksine bakımlıydı. Amcanın bir elinde
baston, zor yürüyordu. O beyefendi ise koluna girmişti. Adımlarını
onun adımlarına göre yavaş atıyor, belli ki yürümesine destek
veriyordu. İlk anda bu iki kişi bana baba oğul gibi geldi.
Konuşmalarına da kulak misafiri olmuştum. Yaşlı adama camiyi
göstererek diyordu ki:
-İşte bu caminin aynısını
yaptırdık bizim köye.
İçimden geldi: