“Fulya'sını, Mehmet'ini
düşünürken ölen babanın cesedi, belki de o yılın ilk
cesediydi...”
Kızı Fulya, baba ocağına haftadan
haftaya uğrardı. Ama geçen cumartesi-pazar eve
gelmemişti.
Mehmet, bir şeylerden huylanıp
durmuştu. Hatta babasıyla telefon etmişler de evde bulamamışlardı
Fulya'yı.
Bu yılbaşı gecesinde Levent Bey,
Mehmet'inin nereye, niçin gittiğini biliyordu, hiç olmazsa.
Sarıyer'de teyzesindeydi. Vefalıydı Mehmet'i. Dokuz ay önce,
İzmir'den telefon etmişti de Hicrî Yılbaşısını kutlamıştı
babacığının...
Bunları Levent Bey, ana caddenin
üstünde düşünüyordu! Hiç bunlar ana caddede düşünülecek şeyler
miydi? Havai fişeklerin ışıldadığı şu yılbaşı gecesinde; naraların,
çığlıkların atıldığı şu dakikada; kızlı erkekli grupların Taksim'de
birbirinin yeni yılını kutladığı, alkol buharlarının yükseldiği şu
anda, düşünülecek şeyler miydi bunlar?