“Kamyon şoförünün bana
kızgınlığını aracımın dikiz aynasından görebiliyordum...”
Yıl 2012… Nisan ayındayız. Sabah
saat 07.00 civarı… Her zaman olduğu gibi eşimi şehrin çıkışına
yakın iş yerine bırakıp, çalıştığım mağazayı açmak üzere dönüş
yoluna koyuldum.
Şehir içi hız limitleri
dâhilinde ilerlerken aracımın arkasına bir kamyon yaklaştı.
Belli ki acelesi vardı. Ben ise
hem şehir içi olması, hem de mesai ve okul saati olması
münasebetiyle, yaya geçitlerini kullanan insanları da hesaba
katarak, aracımı dikkatli sürmeye gayret ediyordum.
Malum şehrimizin çevre yolu
henüz yok, ağır taşıtların, şehirler arası otobüslerin bu yolu
katetmeleri gerektiğinden dolayı sabahın bu saatlerinde de trafik
yoğun.
Ama kamyon şoförü ışıklarını
yakıp söndürerek selektör yaparak yetmeyip korna çalarak beni taciz
etmeye devam ediyor ve ısrarla benden yol istiyordu.
Aslında benim yol verme şansım
da yoktu. Çünkü kenarlara park etmiş araçlar yüzünden yol zaten tek
şeridi kullanılabilir durumdaydı.
Hız da yapamazdım. Bana göre
mecburen kurallar dâhilinde ilerlemekten başka imkânımız yoktu. Ama
kamyon şoförü çok ısrarcıydı.
Yaklaşık 1 kilometre bu şekilde
ilerledik. Kamyon şoförünün bana kızgınlığını aracımın dikiz
aynasından görebiliyordum.
Tabii ben de hırs yapmıyor
değildim. İş yerime ayrılacağım kavşağa gelip yavaşladığımda kamyon
da yavaşlamak zorunda kaldı ve nihayet yolu kapatıp durdum.
Malum ben durunca kamyon da
durmak zorunda kaldı.
Ben kendimce haklı olmanın
kararlılığıyla araçtan inip kamyon şoförüne, ne acelesi olduğunu,
burasının şehir içi olduğunu, insan hayatının taşıdığı maldan daha
değerli olduğunu falan sıralayıp bağırmaya başladım.
Şoför kamyonun camını açarak,
biraz da şehrin yabancısı olmasının verdiği çekingenlikle, acelesi
olduğunu yetiştirmesi gereken saatli yük taşıdığını izah etse de
ben dinlemiyordum. Yolu kapattığımız için diğer şoförlerin ve
çevredekilerin telkiniyle beni arabaya bindirdiler ben iş yerime
kamyon da yoluna devam edip gitti…
O andan itibaren ben vicdanım
ile baş başa kalmıştım. Ben bu adama nasıl böyle davrandım? Nasıl
kendime hâkim olamadım? İnsan kendi içinde yaşadığı fırtınaya nasıl
hâkim olacağını bilemiyor. Hele de bu bir vicdan azabına dönüşmüş
ise… DEVAMI YARIN