“Onunla birlikte o kattaki her odaya, her hastaya, hemşireye o
kıymetli eserlerden dağıttık...”
Benimle aynı odada yatan hasta hanımın bir yakını mı gelmişti
yoksa? Gerçi onun beyefendisi de gerçekten hassasiyet gösteren
biriydi. Hanımefendi beyini odaya getirmiyordu.
Neyse iyice giyinip biraz da bekledim ama odadan ayrılma sesi filan
duymadım. Az önce içeri birisi geldi ama şimdi odadan giden
yoktu…
“Neyse” dedim, çıktım ki Münevver Ablam ve onun gibi nadide
arkadaşları Dr. Ferhunde Hanım ve Tayyibe Abla… Benim mahcup hâlimi
gören o nazik, kibar insanlar:
“Aaa ne de güzel hamam koktu. Ne güzel ohh misler gibi, biz bir de
hasta duası alırız, ohh ne güzel” diyerek beni o ruh hâlimden
çıkartıp öylesine memnun ettiler ki…
Çıkarken de “çıkışta mutlaka haber verin” dediler. “Sizi evimizde
misafir edelim, duanızı alalım, n’olur” diyerek benden bunun sözünü
alarak gittiler. Ve öyle de oldu.
Beni özel arabayla aldırdı Tayyibe Abla ve gelmeden sordu “bir
isteğiniz var mı?” diye.
“Varsa eğer kitap” demiştik.
Bir koca koli kitap geldi. Ablam da gelmişti beni almaya. Onunla
birlikte o kattaki her odaya, her hastaya, hemşireye o kıymetli
eserlerden dağıttık…
Giderken de dualar almıştık. O gün bizi evlerinde ağırladılar veee
Ankara’nın uzağında olan ablama bıraktılar...
Biz böyle altın kalpli candan can insanları gördüğümüzden hani
şimdilerde teknolojiyi çok iyi kullandığını söyleyenlerin
birbirlerine yollayacakları bir selamı bile bazen bir mesaj
tıklamasıyla, bazen bir çiçek bir kalp ya da bir başka emojiyi ile
gönderenlere aşina olamıyoruz. Bazen onları bile çok görenleri ve
elbette bir tebessümle söylenen sıcak nefes ifadesi olmadığı için
de karşı tarafı bazen kolayca hayatlarından bir anda siliveren,
telefonlarına engelleme koyanları anlamakta zorlanıyoruz.