“Su sesi bir başka oluyor
ilkbaharda... Dereyi ne kadar seyrettim, farkında
değildim...”
Köyümüzde ortaokul yoktu.
Ortaokula gitmek isteyenler, beş kilometre mesafedeki kasabaya
yaz-kış gidip gelmek zorundaydı. Babam bu köye birkaç sene önce
atanan bir öğretmendi.
Okul ve lojmanımız köyden ayrı
bir tepenin üzerindeydi. Kasabaya giderken öğrenciler seslenir ve
beni de alırdı.
O sabah beni almadan
gitmişlerdi. Belki seslenip geçmişler, ben duyamamıştım. Bir süre
sonra hazırlanıp yola koyuldum.
Yolun iki yanında, kış boyu
dinmek bilmeden yağan yağmur ve karlardan nasibini bolca alan,
çeşitli ot ve çiçekler, alabildiğine serpilip büyümüşlerdi. Adım
başı bu sık otların arasından fırlayıp kalkan üveyikler, serçeler,
dalgın yürüyen herkesi ürkütebilirdi…